27 Nisan 2015 Pazartesi

Mads Mikkelsen - The Hunt & After the Wedding



Aslında popülerliğini Casino Royale’daki Le Chiffre ile kazanmış ama benim Mads Mikkelsen’ı fark etmem Hannibal ile oldu.

Bu gözler Anthony Hopkins ile büyümüşken açıkçası televizyon versiyonundan fazla beklentim yoktu. Diziyi izlemeye başlayınca Will Graham’a olan alakam 1-2 bölüm içinde Hannibal ve Mads Mikkelsen’a kaydı. Anthony Hopkins ile tabi ki karşılaştırılamaz ama Hannibal’ın gençliği için de Anthony Hopkins’in uygun olması mümkün değil. Mads Mikkelsen bence kusursuz. Şık, zarif, centilmen, beyefendi halleri ile donuk ve psikopat bakışları arasındaki denge mükemmel. Özellikle yemek yaptığı, yemek yediği ve ofisinde birileriyle konuştuğu sahneler en sevdiklerim.

453

Hannibal ve Red Dragon ile zayıflayan ilgim Hannibal dizisi ile artarken unutulmazfilmler.com’un Yeni Eklenenler kısmında The Hunt’a rastladım. Yüksek IMDB puanı ile Mads Mikkelsen’ı görünce The Hunt ile birlikte After The Wedding’i de indirdim.

Önce The Hunt’ı izledim. Gerilimli bir film. Korku filmi değil ama olay ve filmin havası insanı geriyor. Mads Mikkelsen’ın oynadığı Lucas, Danimarka’da küçük bir kasabada anaokulunda çalışıyor. Boşanmış, ergenlik döneminde bir oğlu var. Kasaba küçük ve sakinleri kapalı bir toplum olarak yaşıyorlar. Anaokulundan küçük bir kız Lucas’a aşık, bir gün ilgi göremeyip tepesi atıyor ve ağbisinin ona gösterdiği bir pornodan hatırladığı kadarıyla anaokulu müdürüne bir şeyler anlatıyor. Olay büyüyor ve Lucas tüm kasaba tarafından cinsel istismar ile suçlanır oluyor. Filmin gerilimi de buradan kaynaklanıyor. Lucas’ın nasıl bir insan olduğunu çözemiyoruz, gerçekten böyle bir şey yapıp yapmadığı kesin değil.



Bu gerilim ilgiyi çok canlı tutuyor ancak bundan çok Danimarkalıları ve küçük kapalı bir toplumdaki insan davranışlarını izlemek açısından kayda değer bir film. Filmde insanların çocukları söz konusu olunca neler düşünüp neler yapabildiğini, birbirlerini nasıl etkilediğini ve tepkilerini çok net görebiliyoruz.

Bu iki yönüyle; hem başı, sonu ve olay örgüsü ile sıkılmadan izleyebildiğim film gibi bir film olması, hem de evrensel bir olay (çocuk istismarı) üzerinden insanların toplumsal tepkisini göstermesi nedeniyle aklımda kalan bir film oldu.

Mads Mikkelsen The Hunt’taki rolü ile 2012 Cannes’da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü almış. Fim ayrıca Golden Globe ve Oscar’larda En İyi Yabancı Film Ödülü’ne adaymış, ancak kazanamamış. After the Wedding ise Akademi Ödüllerinde En İyi Yabancı Film Adayı olmuş, ancak ödül (yerinde bir kararla) Lives of Others’ın olmuş.

The Hunt 2012 filmi. Bu sefer nedense kronolojik sıra gibi bir takıntım olmadı ve 2006 yapımı After the Wedding’i geçen Pazar izledim.

450

After the Wedding’te ise Mads Mikkelsen, Hindistan’da bir yetimhanede görevli Jacob rolünde. Finansal sıkıntılar nedeniyle yetimhane kapanmak üzereyken Danimarka’da zengin bir işadamından bağış teklifi geliyor, ancak adamın şartı Jacob’ın bizzat Danimarka’ya gelmesi. Jacob Danimarka’ya gidip iş adamı Jörgen ile buluşuyor, Jörgen işi biraz yavaşlatarak Jacob’ı kızının düğününe davet ediyor ve düğünden sonra bağış konusunu konuşacaklarını söylüyor. Jacob düğüne gittiğinde ise eski sevgilisini Jörgen’in karısı olarak görüyor ve ayrılıklarının üzerinden senelerdir saklananlar açığa çıkmaya başlıyor. Buraya kadar çok fazla Yalan Rüzgar’ını andırsa da bu kısım filmin sadece ilk on dakikası ☺. Aşk, ihanet, sırlarla dolu pembe dizi tadında bir film değil, The Hunt’takine benzer bir gerilim bu filmde de var, film süresince bir şeyler yakalayıp Acaba? diye düşünüyorsunuz ama hiçbir soru işareti yanıtsız kalmıyor. Filmin yaşattığı bir gerilim ve merak duygusu var ama sonucunda tüm sorular yanıtlanıyor ve hiçbir şey ucu açık kalmıyor.

After the Wedding konu itibariyle ilgimi The Hunt’tan daha fazla çekti. Daha hareketli ve daha çabuk ilerleyen bir film. Ancak The Hunt’ın özelliği de bu zaten net olmaması. Ama The Hunt’taki oyunculuk performansları After the Wedding’e göre açık ara çok daha iyi. İkisi de birbirinden farklı ve izlenmesi gereken filmler bence.

0 yorum:

Yorum Gönder