My Brodmann Area 10Dış dünya ile başa çıkmak istiyorsan, insanların yüzünü görmesine izin vermeyeceksin. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız.

29 Mart 2015 Pazar

MiniInTheBox ve İlk Çin Siparişim :)


Instagram’da gezinme sürem arttıkça sevimli kırtasiye alışverişlerim de yavaş yavaş beni tatmin etmemeye başladı :). Keşfet sekmesinde gezinirken bir fotoğrafa rastladım, altındaki yorumda biri miniinthebox.com’u tavsiye ediyordu. Siteyi açınca lightinthebox.com’un kırtasiye bölümü olduğunu fark ettim ve hemen sepete bir şeyler eklemeye başladım :).

LightInTheBox’ı herhalde 5-6 sene önce keşfetmiştim. Çok güzel ve çok uygun fiyata elbiseler vardı ama Türkiye’ye gönderim yapmıyorlardı. Amerika’daki bir arkadaşım çok tatlı bir etek almıştı, sonra Türkiye’ye de gönderime başladılar ama siteye girip de bir daha bakmadım. Kalitesi ve güvenilirliği ile ilgili bir fikir oluşmuştu kafamda, en azından siparişi gönderebildiklerini biliyorum :). MiniInTheBox’ı da görünce ona güvenerek fazla sorgulamadım ve sipariş verdim.

Kargo bedava, ürünler de çok ucuz ancak seçme şansınız pek yok. Genelde her ürün grup olarak satışa sunulmuş, mesela fotoğraftaki defterler gibi dört farklı kapağı var, satın aldığınızda şansa herhangi birini gönderiyorlar. Ben sarı olanı istiyorum gibi bir tercih şansınız yok. Bu yüzden her çeşidini beğendiğim ürünlerden seçtim, mesela dörtlü bir grubun yalnızca iki modelini beğendiysem sepete eklemedim, beğenmediklerimin gelme olasılığını hiç riske atmadım. Sonuçta şöyle bir sepet oluşturmuştum:



Fiyatları kontrol etmek için ebay’e de bir göz atayım dedim ve bazı şeylerin orada yine bedava kargo ile daha da ucuz olduğunu gördüm. Mesela gökkuşağı ballpen diye geçen kalemler ebay’de altısı bir arada olarak satılıyor, oradan alırım diye düşündüm ve bu siparişimden çıkardım. Sonuçta kalanlar şunlar oldu:

alışveriş

17 Şubatta siparişi verdim, çoğu üründe 24 saat içinde kargo ibaresi vardı, ancak sipariş bilgilerimde ürünlerin 1 Mart’ta kargolanacağı yazıyordu. Tüm Çin tatilde olduğu için çok kurcalamadım, tatil dönüşü kargolayacak olabilirler diye düşündüm. 1 Martta ise hemen kargoya verildiği bilgisi geldi. Ücretsiz olan standart ucuz kargo seçeneğini seçmiştim, 10-20 iş günü arasında teslim edileceği yazıyor. Şimdi bekliyorum :).

358

Sitede güzel ürünler var. Birçoğu ebay’de de satılıyor, bazılarını ise ebay’de bulamadım. Ebay’deki satıcılarla uğraşmak istemiyorsanız güzel bir alternatif ama ebay’e alışkınsanız orayı da kontrol etmekte fayda var, çünkü daha ucuza da bulunabiliyor.

Site Türkçe ama Google Translate ile Türkçeleştirildiği için ürün başlıkları çok komik :). Ama açıklamalarla çok işiniz yok, fotoğraflar yeterli zaten. Hem bir süre sonra çeviriyi de çözüyorsunuz mesela Self-Sopa dedikleri şey Self-Stick notes olarak geçen kendinden yapışkanlı not kağıtları, post-it yani :).

Şiparişimi verdim, ödemeyi PayPal üzerinden gerçekleştirdim (kredi kartı bilgilerimi girecek kadar güvenemedim açıkçası). Şimdi paketimi bekliyorum ama çok büyük heyecanla değil :). Açıkçası geleceğini unutmayı tercih ediyorum, teslimatı çok uzun süreceği için böylece geldiğindeki mutluluğumu arttıracağım. Kargom geldiğinde tekrar yazarım.

9 Mart 2015 Pazartesi

Otostopçunun Galaksi Rehberi Ve Başka Bir Şey Daha


“Bitiremediklerim” listeme eklenen ender kitaplardan biri. Başlayalı baya oldu aslında, hatta o kadar ki zamanını unuttum. Kasım gibi başlamıştım sanırım ama hiç sevemedim ve okuyamadım. Elime –elime değil de başucuma- yapıştı resmen. Hiçbir kitabı bırakmamak gibi bir inadım var, en kötü başka kitaplara da başlayıp arada yine diğerine dönerek bir senede de olsa bir şekilde bitiririm. Bu sefer öyle de olmadı, okumadığım tüm National Geographic sayılarını okudum ama dönüp hiç okuyamadım bu kitabı. En sonunda çok sıkıldım ve sayfaları atlaya atlaya bakalım ne oluyormuş diyerek bitirdim.

Aslında Otostopçunun Galaksi Rehberi serisine bayılırım. Ara ara beş kitabın sevdiğim yerlerini açıp okuyorum. Altıncı kitap olan Kuşkucu Somon’a pek alışamamıştım sadece. O da aslında tam olarak seriden sayılmaz, Douglas Adams’ın ölümünden sonra bilgisayarından çıkan notlar derlenerek hazırlanmış bir kitap. Bu yüzden çok bağlanamamıştım, ana konudan çok kopuk gelmişti bana.

163

Ve Başka Bir Şey Daha’da ise olaylar beşinci kitabın devamı olarak gelişiyor. Buna rağmen bu kitabı seriye dahil etmek benim için mümkün değil. Bir şey  eksik çünkü. Sanırım o eksiklik Douglas Adams.


Ama bu kitap sayesinde bir şeyin farkına vardım. Otostopçunun Galaksi Rehberi serisinde kendimle ilgili çözemediğim bir şey vardı. Kitapları çok sevmeme, iki kez baştan sona birçok kez de aralardan bölümler olarak okumuş olmama rağmen kronolojik biçimde kitaptaki olaylar ile ilgili hiçbir fikrim olmuyordu. Detayları ve genel kurguyu çok iyi hatırlıyorum, kitabın başlangıcını, rehberi, Babil Balığını, evrenin sonundaki restoranı, 42’yi, yaşam evren ve her şeyi ile ilgili nihai sorunun bulunma çabasını, yunusları, fareleri, Marvin’in konuşmalarını çok net biliyorum. Ama kitaplarda neler oluyor (sonra şuraya gidiyorlar, sonra burası patlıyor, sonra Arthur şunu yapıyor gibi) hala hiçbir fikrim yok. Bunu serinin tek sevmediğim özelliği olarak kabullenmiştim. İlgi çekici olaylar ana hikaye değil, yan hikayecikler olarak anlatılıyor, bu nedenle ana hikaye bende hiçbir tesir bırakmıyordu. Hatta daha da ileri gidip bunu kitapların bir zayıflığı olarak gördüğüm bile oluyordu. Ve Başka Bir Şey Daha’yı okuduktan sonra çok yanıldığımı anladım. Tesirsizlik öyle değil böyle olurmuş :). Kitapta karakterler bir şeyler yapıyorlar ama herşey o kadar kopuk geldi ki bana okuyamadım bile.

Sonuç olarak Ve Başka Bir Şey Daha benim için Douglas Adams gibi yazılmaya çalışmış ama büyük bir fiyasko ile sonuçlanmış, “nasıl olsa hatırlayamacağım”a güvenerek şöyle bir göz gezdirip bitirdiğim bir kitap olarak kitaplığıma kaldırıldı.