My Brodmann Area 10Dış dünya ile başa çıkmak istiyorsan, insanların yüzünü görmesine izin vermeyeceksin. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız.

18 Ağustos 2016 Perşembe

Kaweco Ice Sport Dolma Kalem – kalemlik.com Alışverişi ve Enpara kampanyası


Enpara.com’un kalemlik.com’dan 50 TL ve üzerinde alışverişlerde geçerli bir kampanyası var. Bu sefer kampanya tutarı 20TL, alıştığmız Enpara.com tarzında. 50 TL veya üzeri alışveriş yapıp Encard’ınızla ödeme yapıyorsunuz, bir sonraki ay 20 TL hesabınıza yatıyor. 1 Ağustos-30 Eylül arasında geçerli, yani Ağustos ve Eylül aylarında ayrı ayrı olmak üzere toplam iki kez alışveriş yapabilirsiniz.

Benim kalemlik.com’dan ilk alışverişim de bu kampanya sayesinde oldu. Kaweco dolma kalemler bir süredir ilgimi çekiyordu, hatta sanırım geçen yıl RenkliKitap’ın çekilişten kazandığı pembe Ice Sport’u gördüğümden beri :).  Ama Lamy’den sıra bir türlü Kaweco’ya gelememişti. Son zamanlarda da hala Lamy Green Apple, Kaweco Ice Sport ve Kaweco Skyline Sport Pink arasında kararsız kalmış bekliyordum.

Kaweco Ice Sport dolma kalemler siyah karton kutu içinde geliyor.

Sonra Lamy ile yaşadığım uyumsuzluğun keyfimi kaçırması yüzünden tamamen Kaweco’ya odaklandım. Son günlerde Lamy kalemlerim yazarken beni çok zorluyor. Özellikle dik çizgilerde takılıyor ve yazmıyor. Kartuş değiştirdim, yıkadım, biraz düzeldi ama sorun bitmedi. Instagram’dan Lamy Türkiye’ye mesaj attım, “mürekkep yüzünden” olabileceğini yazdılar, kartuşla kullandığımı ve kartuşu yeni taktığımı söylediğimde ise bir daha yanıt gelmedi. Dolayısıyla ben de Lamy’i uzunca bir süreliğine listemden sildim :).

Böylece ilgi alanımda Kaweco Ice Sport ve Skyline Sport kalmış oldu. Aslında ilk tercihim Skyline Sport pembeydi ama kalemlik.com’da satışı olmayınca fazla da ikilemde kalmadan Kaweco Ice Sport’ta karar kıldım.


Mavi renk ve F uç tercih ettim. Lamy’lerimin ucu M, yazımı benim için fazla kalın, yayvan ve yumuşak. Bu yüzden artık medium uç tercih etmeyeceğim. Kaweco fine ucun da Lamy mediumdan çok çok büyük bir farkı yok ama ben memnun kaldım.




Kalem çok tatlı, minicik. Yazımı rahat, kapağı arkaya taktığınızda elde rahatsızlık yaratmıyor. Günlük bir kalem olarak yanınızda taşımak için çok uygun. Cep boy Moleskine ajandam için ideal boyutta :).


358
Diğer Kaweco Ice Sport'lar gibi siyah karton ambalajda geliyor. İçinden bir tane kartuş da çıkıyor. Ekstra kartuş almadan da hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.


735
Kalem cep boy Moleskine'lerin yanında olduğundan daha büyük görünüyor. Aşağıdaki fotoğrafta minikliğini daha rahat görebilirsiniz :).


Kalemlik.com’da fiyatı 64,53 TL idi. 50TL üzeri alışverişlerde kargo bedava. Enpara.com kampanyası ile 44,53 TL’ye almış oldum. Siparişimin gelmesi ise uzun sürmedi, bir sorun da yaşamadım. Genel olarak siteyi sevdim ancak ürün çeşitliliği oldukça az. Aslında hazır kampanya devam ederken Eylül ayında da alışveriş yapmayı düşünebilirdim ama istediğim ya da ihtiyacım olan hiçbir şeyi satışta göremedim. Şimdilik bu alışverişim tek olarak kalacak gibi duruyor :).


976

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Bu Sıralar #1 / 15.08.2016


167


Okuyorum : Kavgam - Karl Ove Knausgaard
İzliyorum : Fargo ikinci sezon & Jason Bourne & Er ist Wieder Da
Dinliyorum : Ex’s and Oh’s – Elle King
Yiyorum : Mantar sote & Oreo
İçiyorum : Starbucks Kati Kati Blend ile cold brew
Alıyorum : Kitap & kıyafet (sezon sonu indirimleri)
Hissediyorum : Özlem
Seviyorum : Mavi Kaweco Ice Sport’umu
Planlıyorum : Bloga yazdığım konuları değiştirmeyi
Bekliyorum : Eylül’ü
Bitirmem gerekiyor : Yunanistan seyahat defterimi
Halletmem gerekiyor : Postcrossing’ten aldığım adreslere kart atmayı
İstiyorum : Evde geçireceğim birkaç gün
Diliyorum : …….



753, 167

Ne İzledim? / Er Ist Wieder Da



Uzun zamandır evde film izlemeyişime, ağbimin tavsiyesi "Er Ist Wieder Da" ile son verdim. Bu yıl sinemaya çok sık gidiyorum, izleyemeyip biriktirdiğim çok güzel diziler de var, bu nedenle evde film izlemeye çok vaktim kalmıyordu. Sinema çok keyifli ama artık tekel haline gelmiş vizyon seçkilerinden sıyrılıp evde güzel bir film izlemenin tadı da çok başka.

Er Ist Wieder Da yani İngilizce başlığıyla Look Who's Back zincir sinemalarda göremeyeğimiz bir kara komedi. Timur Vermes'in aynı adlı romanından uyarlanmış ve Hitler'in günümüz Almanya'sına dönüşünü konu ediniyor.

er ist wieder da film ile ilgili görsel sonucu

Bir toz bulutu ile birlikte Hitler kendini Berlin'de bir parkta sırt üstü yatarken buluyor. Kalkıp 1945'ten beri Almanya'da neler olup bittiğini anlamaya çalışırken kendini bir televizyon şovunda buluyor ve halka hitap etme olanağı buluyor. O olaylara Nazi çerçevesinden bakıp değerlendirir (mesela uyandığında ilk fark ettiği şey Berlin'de Türklerin fazlalığı oluyor ve Türklerin Almanya'ya katılmış olduğunu düşünüyor :) ), ülküsüne ulaşmak için çalışmalara başlarken, medya ve halk onu Hitler'in taklidini yapan zararsız bir aktör olarak görüyor.

er ist wieder da film ile ilgili görsel sonucu

Filmin özellikle ilk yarısı gerçekten komik. Hitler'in tüm olup biteni anlamaya çalışması, teknoloji ile imtihanı çok eğlenceli. Bu sahnelerin klasik bir "geçmişten gelen adam" formatında olmamasını çok sevdim. Alalade birinin günümüze ayak uydurmaya çalışmasını izlemiyoruz, Hitler'i izliyoruz. Kitabın yazarı Timur Vermes Hitler'i çok iyi analiz etmiş, tepkileri ve çıkarımları çok yerinde.

Ancak film bu komediden ibaret de değil. Ki hikayenin bununla sınırlı kalmamasını çok sevdim. Hitler'in tek başına bir canavar olmadığı, seçilmiş bir yönetici olduğu ve halkın desteğini alması ile ilgili söylenecek şeyler var çünkü, hikaye bunları es geçmiyor. Hitler'in günümüze düşmüş olmasının absürtlüğü ve komikliği içinde medya eleştirisi, demokrasi/faşizm eleştirisi, çok yerinde toplum tahlilleri var. Bunlar kimi zaman doğrudan uzun uzun anlatılıyor, kimi zaman ise laf arasında bir espiri ile birlikte vuruluyor.

er ist wieder da film ile ilgili görsel sonucu
453, 450
Nazi Almanya'sına kişisel bir ilgim var, bu dönemi konu edinen belgeselleri ve filmleri mutlaka izlemeye çalışıyorum. Ama uzun süredir beni tatmin etmeyen bir yan var, sürekli sorduğum ve hakkında daha fazla şey izleyip okumak istediğim bir konu. Tamam da bu adam ve bu parti gökten inmedi, nasıl seçildi, nasıl yandaş buldu, halk ne hissediyordu, ne yapıyordu? Dünya Hitler'i canavar olarak gösterip tüm suçu ona ve ekibine yıkmakla o kadar meşgul ki, tüm insanlık sanki tüm bunlar başka bir gezegende olmuş gibi davranıyor. Paralel bir evren anlatılıyor sanki, ama tüm mağdurlar bizim evrene geçiş yapmış. Suçlular cezalarını çekmiş, hikayeleri anlatılan mağdurlar dışındaki diğer tüm insanlar ise o paralel evrende kalmış, uzaktan bakıyoruz onlara. 

Er Ist Wieder Da'yı biraz da bu konudan bahsettiği için de çok sevdim. Tüm insanlık ve son zamanlarda yükselişe geçen tahammülsüzlük, bazı ırklara ve dinlere olan düşmanlık ile ilgili "Hepiniz oradaydanız işte ve şimdi de buradasınız." denmesi gerekiyor.

İzlemesi eğlenceli ve dolu bir film, rahatlıkla tavsiye ederim bu yüzden. 

PS: Er Ist Wieder Da'dan önce ya da sonra Network'ü de izleyin mutlaka :). Hitler ile ilgili değil ama medya konusundaki eleştirilerde benim aklıma hep Network geliyor. Film 1976 yapımı ama eleştiriler aynı, sorun en başından beri aynı demek ki :).




14 Ağustos 2016 Pazar

Amsterdam Seyahati Free Shop Alışverişi – İçki ve kozmetik


Amsterdam yazılarına en kolayından başlamak istedim, yurtdışına çıkmanın güzel yanlarından biri olan havaalanı alışverişlerimden bahsedeceğim :).

(Aldıklarımın fiyatlarına (Mayıs fiyatlarıdır) ve Duty Free alışveriş limitlerine yazının en sonundan bakabilirsiniz.)

Her tatil öncesi gitmek konusunda isteksizliğe kapılıyorum nedense, ama istikamet havaalanı dış hatlar ise mağazalara ulaştığım anda bu isteksizlik geçiveriyor. Amsterdam uçuşundan önceki gün de biraz hastaydım, çok önemli bir şey değildi ama gidince daha da kötü olmamak için ilaç alıp evde dinlendim. İlacın verdiği uyku hali, yapmam gereken şeylerin yetişmemesi (henüz valizim hazır değildi tabi ki) ile birleşince, her tatil öncesi beni vuran ev hasretim kendini iyice gösterdi.

Tatili planladığım andan itibaren gideceğim için çok heyecanlanırım ama sonra gideceğim gün ya da bir gün önce ne oluyorsa artık gitmekten vazgeçecek hale gelirim. Yine öyle oldu tabi ki. 07.40 uçağı ile gideceğimiz için sabah 4’te uyandık. Ucunda Amsterdam uçağı bile olsa öyle zor geldi ki! Havaalanına gittik, check in yapıldı, pasaport kontrolünden geçtik ve kendimi çikolata ve içkilerin arasına atınca uykum açıldı, bütün isteksizliğim uçtu gitti :).

Giderken Atatürk Havalimanı’ndan bir şey almadım, oradaki Duty Free shop olan atü’de fiyat keşfi yaptım sadece. Her zaman gitmeden önce “bizim” fiyatlara bir göz atarım. Gittiğim ülkede fiyatlar daha pahalıysa dönüşte yine atü’den alışveriş yaparım. Yine böyle oldu ve elimi kolumu sallaya sallaya uçağa bindim.

Schipol havaalanına indiğimizde ise tur rehberi bizi bekliyordu ve etrafa bakınmak için pek fırsatım olmadı. Body Shop mağazası gördüm, çabucak bir baktım ama euro kuru yüzünden fiyatlar Türkiye’den çok da farklı değildi.

Gitmeden önce okuduğum bloglarda Amsterdam’daki marketlerde peynir ve içki fiyatlarının daha ucuz olduğundan bahsediyordu herkes. Peynir alışverişi için Amsterdam’da her yerde karşınıza çıkan Albert Heijn işime çok yaradı ancak içki için aradığımı bulamadım maalesef. Sadece bira ve şarap vardı, evet fiyatlar çok uygun ama İstanbul’a getirmek için istediklerim arasında bunlar olmadığı için tercih etmedim. Oradayken içmek için farklı biralar aldım ama, normal tatta su bulmak o kadar zor ki ikinci günden sonra su yerine bira içmeye başlamıştım bile.

Dönüş günümüz geldiğinde ise Schipol havaalanının free shopuna koştum tabi ki. Her şeyin fiyatı atü’ye göre birer euro daha pahalıydı. Tüm içkiler, çikolatalar, hepsi bir euro daha pahalı, çok garibime gitti. Sadece After Eight indirimdeydi, büyük bir paket aldım. Bir de inişte çok gecikiriz de atü’ye bakmaya fırsatım olmaz diye kendimi sağlama almak için 1lt’lik Gentleman Jack aldım. O da İstanbul’a göre 1 euro daha pahalıydı :).



After Eight – 6,5 Eur
Gentleman Jack – 35 EUR

 Sonra annemle kozmetik kısmına geçtik. O kendine parfüm aldı – atü’de de fiyatı aynıydı-, ben de Clinique’in rutin olarak kullandığım Mouisture Surge kremi ile Lancaster'ın güneş losyonunu aldım. Kremin fiyatı atü’den de, Türkiye Clinique’ten de çok daha iyiydi. Lancaster kreme de Amsterdam'da Douglas'ta bakmıştım, Türkiye ile aynı fiyata geliyordu, free shoptan oldukça ucuza almış oldum. Güneş alerjim olduğu için her markayı kullanamıyorum, Lancaster'dan ise çok memnunum.Kalıcılığından memnunum  denizden her çıkışta tazelemem gerekmiyor, insanı bembeyaz da bırakmıyor bir parça bronzlaştırıyor. Hem 15 koruma faktörlü bu krem battal boy olduğu için oldukça da ekonomik.

358
Coco Chanel Mademoiselle 100 ml - 108 EUR
Clinique Mouisture Surge 75 ml – 34 EUR
Lancester SPF 15 MElting Tanning Milk 400 ml - 24 EUR

İstanbul’a inince de yarım kalan içki alışverişimi tamamladım. Benden beklenmeyecek bir biçimde çikolatalara çok saldırmadım :). Çünkü Ekim’de Kıbrıs’a gittiğimizde çikolata alışverişini abartmıştım ve birkaç paketi bozulduğu için atmak zorunda kaldım. Bir de şimdi önümüz yaz, buzdolabına girmiş çikolataları da yemediğimden, şu an alacağım çikolatalar Ekim’de aldıklarım kadar dayanmaz bile. E bir de sapıtma hakkımı Brugge’deki çikolata dükkânlarında kullanmıştım zaten. Sağ olsun Schipol havaalanındaki güvenlik görevlisi, çantamdaki minik kese kağıtlarının çoğunu tek tek açıp bakarak içinde çikolata olduğundan emin olduğu için ben de o sırada tüm aldıklarımı tekrar görme fırsatı bulmuştum :). Bu yüzden çikolatalara fazla yanaşmadım.

ATÜ alışverişi 
1lt Absolut - 19 EUR
1lt Baileys - 16 EUR
1lt Malibu - 18 EUR

Absolut’u erkek arkadaşım rica etmişti. Bailey’s ve Malibu ise benim için. Hafta sonları Bailey’s’li kahve içmek alışkanlık oldu, elimdeki son şişe de Amsterdam’dan dönünce bitti. O yüzden bu seyahat çok iyi denk geldi :). Malibu’yu ise sütlü Malibu yapmak için aldım. Ekim ayında Kıbrıs’ta düşmüştü aklıma, ama birçok başka bir şeyler aldığım ve önümüz kış olduğu için Malibu'yu almamıştım. Sütlü Malibu benim için tatil demek, güneşe karşı ayaklarımı uzatmayı çağrıştırıyor. Tüm kışı o şişeye melun melun bakarak geçiremezdim, şimdi almanın tam sırasıydı :).

Duty Free Alışveriş Limiti 

Ben de ATÜ’de her yere astıkları kartonlarla haberdar oldum ki, Duty Free alışveriş limitleri arttırılmış. Gerçi bu seferlik benim için çok önemli değildi, hem alacağım fazla bir şey yoktu, hem de dört kişilik grubumuzda benden başka alışveriş yapan olmadığı için hakkım baya fazla olacaktı :). Bir de 19 Mayıs tatili dönüşü Atatürk Havalimanı o kadar kalabalıktı ki, rötarlar, pasaport kuyruğu derken gecenin üçünde kontrol yoktu tabi ki. Ama olsun yine de limitin makul olduğunu bilmek güzel, yeni limitler şöyle:

• Sigara: 3 karton
• Alkollü İçecekler: 1 litre Alkollü içki (%22’den fazla alkol içeren alkollü içkiler –viski,votka..-, şarap ve şampanya hariç)
• Alkollü İçecekler: 2 litre Alkollü içki (%22’den az alkol içeren alkollü içkiler (likörler –Bailey’s, Malibu vs.), şarap ve şampanya dahil)
• Parfüm: 600 ml
 • Makyaj veya Cilt Bakım Ürünleri: 5 adet
 • Çikolata ve Şekerleme: 2 kg
 • Kahve: 1 kg
 • Çay: 1 kg


Schipol
After Eight – 6,5 Eur
Gentleman Jack – 35 EUR
Coco Chanel Mademoiselle 100 ml - 108 EUR
Clinique Mouisture Surge 75 ml – 34 EUR
Lancester SPF 15 MElting Tanning Milk 400 ml - 24 EUR

ATÜ
1lt Absolut - 19 EUR
1lt Baileys - 16 EUR
1lt Malibu - 18 EUR


 Bol seyahatli günler :)

13 Ağustos 2016 Cumartesi

Ramazan'da Sultanahmet - Eminönü-Sirkeci-Gülhane-Sultanahmet Turu VLOG

ilk bölüm:


Eminönü, Sirkeci, Gülhane, Sultanahmet İstanbul’da en sevdiğim yerlerden. Çocukluğumdan beri buralarda dolaşmayı çok seviyorum. Canlı, renkli ve eğlenceli geliyor bana. Kimi zaman alışveriş yapmak için, kimi zaman da sadece dolaşmak için gidiyoruz.

Ramazan’da ise bir başka güzel. Ramazan kış aylarından çıktığından beri Sultanahmet öyle keyifli ki. Sultanahmet Camisinin önündeki banklarda iftarı beklemek, kurulan standları gezip şerbetler, lokumlar, tatlılar almak.

Demiştim Eminönü turlarım bitmez daha çok video gelir diye :). Bu da ramazan için olsun işte.


ikinci bölüm:

12 Ağustos 2016 Cuma

Postcrossing / Neden sürekli farklı posta ücreti ödüyorum?


Eğer çalışıyorsanız postaneden kart atmak zaten başlı başına dert. Özellikle İstanbul'da posta kutuları hiç yaygın değil, haliyle PTT şubelerinden göndermek gerekiyor. E onlar da akşam beşte kapanıyor. Bazı şubeler cumartesi öğlene kadar açık oluyormuş sanırım ama bana pek inandırıcı gelmedi. Sirkeci'deki Büyük Postane bile kapalı cumartesileri :/.

Durum böyle olunca en mantıklı çözüm kartları toplu yazıp postaneye götürmesi için birine teslim etmek gibi duruyor, ki ben anneme veriyorum :). Zaten bize çok yakın bir PTT şubesi var, uygun bir anda oradan gönderiyor hepsini.

Ücretler konusunda ise durum biraz karışık. PTT'deki görevliler bile konuyu pek anlayabilmiş değil. Zaten PTT artık kargo ve bankacılık işlemleri üzerine yoğunlaşmış durumda. Bizim postanedeki görevliler bile posta hizmetlerine pek güvenmiyor :). Geçen günlerde kartları teslim alan kız anneme "Bunları sürekli gönderiyorsunuz da yerine ulaşıyor mu?" diye sormuş :). Gidiyor neyse ki, Postcrossing'te kartlarımın girişleri yapılıyor.

341
Aslında yerine ulaşmada olmadığı gibi ücret konusunda da sıkıntı yok, sadece gönderdiğiniz şeyin hangi kategoride sayılacağı biraz muallak. Bu yüzden farklı görevlilerden farklı ücretler duyabilirsiniz.

Şöyle ki, aslında gönderdiğimiz şeyler posta kartı. Ve posta kartlarının da gönderim ücretleri yurt içi için 1,60 TL, yurt dışı için 3,20 TL. Ama bir de "Basılmış Kağıtlar" diye bir kategori var. Bunlar aslında üzerine bir şey yazmadığınız, sadece imza atıp belki Sevgiler gibi bir kelime yazdığınız kendinden tebrik, teşekkür, kutlama içerikli kartlar. Hani Hallmark'ın kartları gibi düşünün, artık hediye paketlerine koyuyoruz ya eskiden bunlara benzer kartlar gönderilmek için basılıyormuş. Bunların ise 20 grama kadar olanları için yurt içi gönderim ücreti 0,65 TL, yurt dışı 1,35 TL. Yani görevli sizin posta kartlarını basılmış kağıtlar olarak kabul ederse, daha az ücret ödeyeceksiniz.

Aynı karışıklık mektuplarda da geçerli. Orada da mektup ve küçük paket ayrımı var. Boyutları aynı olarak verilmiş, ancak amaçları ve fiyatları farklı. PTT sitesinde mektup,
"Güncel ve kişisel haber niteliği taşıyan ve herhangi bir fiziksel araç üzerine yazılan, gönderici tarafından gönderi üzerinde belirtilen adrese sevk ve teslim edilmesi istenilen maddeler "Mektup" olarak adlandırılır. Bunların zarf içinde olup olmamaları, zarfların açık veya kapalı olmaları niteliklerini değiştirmez."
olarak tanımlanmış.
Küçük paket ise,
"Ticari değeri olsun veya olmasın, her türlü eşya kapsayan ve kapsamında haberleşme mahiyetinde yazı bulunmayan ve mektup postası ile gönderilmek üzere postaya verilen gönderilere "Küçük Paket" denir." .

Mektup arkadaşlarımıza hazırladığımız zarfların içine ıvır zıvırlar ekliyoruz sonuçta, o zarf en nihayetinde bir küçük paket görüntüsü alıyor. Postane görevlisi de içine mektup da ekleyip eklemediğinizi sorgulamıyor, yani "kapsamında haberleşme mahiyetinde yazı bulunmadığını" düşünüp pekala küçük paket tarifesi uygulayabiliyor. Ki bu da iyi bir şey çünkü 250 gramlık bir paket için mektup gönderim ücreti küçük paketten daha pahalı :). Yurt dışına 101-249 gram arası bir mektup gönderdiğinizde ücreti 8 TL oluyor, ama küçük paketse 6,35 TL :).

Yani uzun lafın kısası kart atıyorsanız sizden 3,20 TL'den daha fazlasını talep etmedilerse çok da dert etmeyin. Yurt dışına göndereceğiniz içi ıvır zıvır dolu mektuplar içinse "Küçük paket göndermek istiyorum." deyip 6,35 TL için şansınızı denemek isteyebilirsiniz :).

Ben zaten ücreti karşılayacak kadar pul yapıştırmıyorum genelde. Tutarına bakmadan beğendiğim pulları yapıştırıyorum, üzerini para olarak ödüyoruz. 1,20 TL'lik pul yapıştırmışım mesela, annem o kart için 2 TL daha ödüyor ve 3,20 TL'ye tamamlıyor.

PTT'nin kendi bastırdığı kartlardan gönderdiğinizde de aynı işlem uygulanıyor. Bu kartlar kendiliğinden pullu.



Mesela sağdaki, kartta basılı olan pul ve 1,25 TL tutarında. Siz göndereceğiniz yere göre ücreti tamamlıyorsunuz. Ben bir de Atatürk pulu eklemek istediğim için 10 kuruşluk diğer pulu yapıştırmıştım. Kartın değeri 1,35 TL oldu, annem de üstünü tamamlayıp gönderdi :).

Sanırım en rahatı ya böyle pul+nakit para ile göndermek ya da pulları yanına alıp, görevlinin istediği ücrete göre postanede yapıştırmak :).

Bu karmaşa biraz da ücretlerin sürekli değişmesinden kaynaklanıyor olabilir. Mesela PTT'nin hazır kartının bile üzerinde 1,25 TL'lik pul var ama en düşük olan yurt içi gönderim ücreti 1,60 TL oldu.
Yurt dışından kart atarken, "International Stamp" diyorsunuz ve size tek bir pul veriyorlar. Hollanda'da 1,20 EUR idi sanırım, Yunanistan'da ise 80 cent. Yurtdışı gönderim ücretleri de bu kadar zaten, bir tane pul yapıştırıyorsunuz ve kart gidiyor. En azından postane görevlileri bana öyle demişti ve tüm kartlar da yerine ulaştı :). Türkiye'de öyle bir pul duymadım, filateli.gov.tr'de de görmedim. Öyle bir pul gören duyan varsa haber versin lütfen de, tek pulu yapıştırıp rahat edelim :).

PTT'nin sitesindeki posta kartı tanımı için tıklayın.
PTT'nin sitesindeki basılmış kağıtlar tanımı için tıklayın.
PTT'nin sitesindeki mektup tanımı için tıklayın.
PTT'nin sitesindeki küçük paket tanımı için tıklayın.

Tüm ücretler için tıklayın.