23 Aralık 2015 Çarşamba

Gittim, Gördüm, Konuşmadan Duramam - Star Wars The Force Awakens


Çekilecek, çekimler başladı, trailerı çıktı derken son Star Wars filmi The Force Awakens vizyona girdi bile. Türkiye’de de gecikmeden izleyebilmemiz harika oldu, internet sayesinde tüm dünya ile bu kadar kaynaşmışken spoilera maruz kalmamız kaçınılmaz olacaktı yoksa :). Yazıyı yazarken mümkün olduğu kadar spoiler vermemeye çalışacağım ama en nihayetinde filmden bahsediyorum, eğer bu konuda benim gibi hassassanız yine de filmi izlemeden okumayın :).

En başından söyleyeyim, ben filmi beğendim. Beklentilerim biraz yarım kaldı ama filmi umduğumdan daha fazla beğendim.

Öyle çılgın bir Star Wars fanı değilim. Tüm filmleri izledim, eski filmleri (ilk çekilen üçleme, IV-V-VI) birkaç defa. İlk çekilen üçlemeyi daha çok seviyorum tabii ki. Aslında filmleri o kadar da detaylı hatırlamıyorum en son A New Hope’u 2-3 sene izlemişimdir herhalde. The Force Awakens’a gitmeden önce de yılbaşı sonrasındaki 1 Ocak tatili ile uzayan hafta sonunda, tüm seriyi bir kez daha izlemek istiyordum. Ama sırf bu spoiler illeti yüzünden Perşembe günü hemen filme gittik :).

450
The Force Awakens’ın A New Hope’a benzediği aşikar, ama bu benzerlik sadece konusundan ileri gelmiyor bence. İlk filmlerde benim bu kadar da sevmemin sebebi olan bir sıcaklık vardı. O dönem için harika efektler olabilir ama sonuçta ben seriyi ilk izlediğimde 90’ların sonuydu ve görsellikten ziyade senaryo, konunun akışı, karakterler ön plana çıkıyordu. İkinci seriyi ise çok soğuk buldum, saçma sapan efektler kullanmak için uydurulmuş bir sürü şeyle doldurulmuş gibi hissetmiş ve hiç sevmemiştim. Sadece Anakin’in hatrına tekrar izlenesi bir yanı var bu üçlemenin onun haricinde unutmayı tercih ettim.


The Force Awakens ise bu açıdan beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. Harika efektler ve sinematografi ile sardı beni, -ki ben J.J. Abrams’ın adını duyduğumda son çekilen seriye daha yakın bir film beklemem gerektiğini düşünmüştüm :). 3D hali yine gözümüze sokulmamıştı, tam benim sevdiğim gibi. “Bakın filmi 3D çektik” diye gereksiz sahnelere bulaşmamışlar. 3D olup da beni en az yoran ve en gerçekçi görünen filmdi bence. Tüm bu efekt patlamasına rağmen diğer yandan A New Hope replikası haliyle o sıcaklık da vardı, bir kere eski tanıdıklarla karşılaştık bu bile yeterdi.


Beklentilerimin yarım kalması ise bu eski tanıdıklarla karşılaşma ile ilgili. Fragmanı izlediğimde Darth Vader’ın maskesini gördüğümde gerçekten nefesim kesilmişti :). Önce öylece kalıp sonrasında ise deli gibi heyecanlandım, “Geliyor!” diye düşündüm. Hala fragmandaki sahnelerin filmin genel gidişatını gösterdiğini sanacak kadar saf olduğumdan Darth Vader maskesi ve R2D2’ya dokunan Luke’un takma kolu bende böyle bir beklenti yarattı. Darth Vader bir anda çıkıp gelsin, Yoda’nın hologramı görülsün, Obi-Wan zaman yolculuğu yapsın diye bekledim içten içe :). Film bittiğinde bir boşluk bir eksiklik hissettim, dark side’da bir karakter boşluğu vardı, Republic’te de “yuvarlanıp gidiyoruz işte” gibi idare eden bir hal hâkimdi. E ben de alışmışım “The One”a tek filmde ulaşmaya, ne Rey ne de Kylo Ren bu sıfata ulaşamayınca biraz eksik hissettim.

453
Ama tüm bunlar benim o anki beklentilerimi karşılayacak biçimde olsaydı, film A New Hope’a tatlı bir saygı duruşu olmaktan öteye gidemezdi. Sinemada bir kere izler, “Çok tatlı olmuş.” der geçerdim. Bu haliyle tam bir prequel olmuş, sonuçta bu üç filmlik bir serinin ilk bölümü ve her adımını bunun bilincinde atıyor. Bu yüzden filmi sinemadan çıktıktan sonra, düşündükçe daha çok sevdim.




Darth Vader’ın eksikliği mesela, filmi izlerken çok hissetmiştim. Sanırım Kylo Ren maskesini çıkardığında da hepimiz aynı tepkiyi verdik, “Bu mu ya, ergen bu!”. :). Sanki Harry Potter filminden fırlamış gibiydi. Ama işte dediğim gibi bu daha ilk film ve karşımızda gerçekten çok genç, henüz eğitimini tamamlamamış ve Luke ve Anakin’den bambaşka gelgitleri olan bir karakter var. Beklentilerimi bir kenara bıratığımda Kylo Ren’i izlemekten gerçekten keyif aldım. Kendine hâkim olamayışını, hırsını, içindeki iyilikten duyduğu pişmanlığı izlemek farklıydı, bundan sonraki filmlerde de gelişimini görmek çok heyecan verici olacak. Darth Vader’ın yerini kim tutabilir ki zaten :)?


Rey ve Finn’i ise bu kadar kolay kabullenemeyeceğim ne yazık ki. Luke, Obi-Wan, Han Solo’nun ilişkilerinin ve diyaloglarının eksikliği dolmayacak. Rey’in gücü ve Force’a kendi kendine söz geçirebilmesi, Finn’in First Order’a karşı gelen bir Stormtrooper olması bile beni heyecanlandırmadı. Gelecek filmlerde onlarla ilgili çılgın bir gerçek bekliyorum, geçmişleri ile ilgili ağzımızı açık bırakacak –Rey’in Luke’un kızı çıkmasından çok daha acayip- bir şey öğrenmemiz gerekli, bu vasatlık ancak böyle bertaraf edilir gibi duruyor.



Hal böyle olunca ilk filmdeki favorim tabi ki BB-8 oldu :). R2D2 hala ilk göz ağrım, Marvin’e de benzettiğim için onun yeri çok ayrı ama BB-8’in de o tontik hali çok çok sevimli. Finn’e thumbs up yaparken lazerini çıkarışı, Rey’in ardından toink toink diye merdivenleri inişi insanda yakalayıp sarılma isteği uyandırıyor :).
Uzun lafın kısası, Star Wars The Force Awakens başlarda beklentilerimi karşılayamasa da bu tamamen benim beklentilerimin yanlış olmasından kaynaklanıyordu :). Biraz daha sakinleşip değerlendirince, uzun hasreti ustaca gideren, bunun yanı sıra gelecek filmler için büyük merak uyandıran güzel bir ilk film olmuş. Şimdi 2017 Mayısı beklerken, önceki serileri de birer kez daha izlemenin sırası geldi :).



0 yorum:

Yorum Gönder