My Brodmann Area 10Dış dünya ile başa çıkmak istiyorsan, insanların yüzünü görmesine izin vermeyeceksin. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız.

26 Aralık 2015 Cumartesi

Kitap Fuarları Hiç Bitmesin! İdefix ve babil.com Sanal Kitap Fuarı




Yazın Enpara’nın babil.com kampanyasını tanıdığım herkesin hesabını kullanarak sömürdüm :). Kitaplığımda yer kalmadı, hala yerleştiremediğim için şifonyerimin üzerinde üst üste dizili bir yığın var. Kampanya bitince bu kitapların bana uzunca bir süre yeteceğini düşünerek kitap almayacağıma dair söz vermiştim. Vermiştim ki Tüyap İstanbul Kitap Fuarı başladı. Şöyle bir gezmeye diye gittim, kendimi tutmama rağmen dayanamayıp yine birkaç kitap aldım.

Aslında kitap alıp okuyamadan biriktirmekten hoşlanmıyorum. Çünkü o dönemde merak edip alıyorum, çok birikince okumak için bir türlü sıra gelmiyor, en sonunda da kitaba olan ilgimi kaybetmiş olabiliyorum. Böyle birkaç kitabım var, senelerdir kitaplığımda duruyorlar. Yeni bir kitaba seçmek için kitaplığın önüne her geçtiğimde gözüme takılıyor, “Neden almışım ki bunu?” diye düşünüyorum.

Bu sayıyı arttırmamak için İstanbul Kitap Fuarı’ndan sonra yeni kitap almamaya daha kesin bir karar vermiştim. Vermiştim ama bu sefer de sanal kitap fuarları başladı :). Neler varmış diye bakarken tabi ki kayıtsız kalamadım ve yine birkaç kitap aldım.

Siparişlerimi idefix ve babil.com’dan ay başında oluşturdum ama her iki sitede de fuar 31 Aralık’a kadar devam ediyor, hala faydalanabilirsiniz.

Kitap almama kararımı uygulayamamış olsam da sipariş verirken kendimi baya tuttum. Bir kere fiyatı D&R ve KitapYurdu’nda aynı olan kitapları almadım. Fazla bir indirim yok sonuçta, bu kitapları daha sonra da alabilirim diye düşündüm. Fiyat karşılaştırmasını fuarlar haricindeki normal kitap alışverişlerimde de yaparım zaten. Sanal fuarda benim için farklı olan kısım hangi kitapları alacağıma karar verişimdi. Sanırım hayatımda ilk defa takip ettiğim yazarlardan değil de tavsiyelere uyarak bir liste oluşturdum.

169
Ben genelde kitap tavsiyelerine pek kulak asmam. Ama bu sefer idefix’teki Sabit Fikir seçkileri dikkatimi çekti. Ne alacağıma karar vermeye çalışırken bununla ilgili bloga bir yazı daha eklemiştim, okumak isterseniz şurada.

Sabit Fikir zaten aylık olarak da severek takip ettiğim bir dergi, idefix’te de öneri listelerini toplamaları çok güzel olmuş. Arayüz olarak da çok kullanışlı, tüm liste ve yazılara tıklayabileceğiniz bir Sanal Fuar ana sayfası var. Buradan baktığınız listelerde kitaplar için de direk favori listenize eklemek için butonlar ya da satış sayfasına ulaşacağınız linkler var, yani yazılara bakarken bir taraftan da idefix’te kitabı aratmanıza gerek yok.

163
Bir de kitapların satış sayfalarında da hangi listelerde geçtiklerine dair rozetler var, mesela Taht Oyunları 2011’in 50 Romanı ve Kararsız Okur listelerinde yer alıyormuş.

274
Ayrıca “Bu ürünü daha önceden satın aldınız.” uyarısı da var. idefix’ten verdiğiniz siparişler için kitapların sayfasında bu yazıyı görüyorsunuz ki bence harika bir şey. Benim gibi aynı kitabı bir ay arayla aynı siteden alan biri için müthiş bir kolaylık :).

Ben de bu listelerde kaybolurken alışveriş listem oluştu bile. Çok da memnun kaldım, kaçırdığım birçok kitabın farkına vardım. Hatta bazılarından nasıl haberim yoktu diye hayıflandım da .
Yine lafı çok uzattım, hangi kitapları aldığıma geleyim artık.

IDEFIX SİPARİŞİM


Harry Potter ve Felsefe Taşı - Resimli Özel Baskı

    36 TL



Özellikle yabancı instagram hesaplarında çok görüyordum bu kitabı ve çok beğenmiştim. Sonra Tüyap Kitap Fuarı’nda Türkçe baskısını da karıştırdım ve basım kalitesini görünce için rahatladı . Fuardaki fiyatı daha pahalıydı, bir de biraz kalın ve ciltli bir kitap olduğu için o an taşımak istemedim. İsabet olmuş şu an idefix’teki fiyatı çok uygun.


Harry Potter - Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?

    3,9 TL

Bizim evde!

Çok eğlenceli bir kitap, filmi de çekiliyor diye alayım dedim.

Maldoror'un Şarkıları / Comte De Lautreamont

       14,94 TL

Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap listesinde görünce dikkatimi çekti bu kitap. Ama beni asıl etkileyen kitap tanıtımındaki şu cümleler oldu:
Comte de Lautréamont (Isidore Ducasse, 1846 - 1870) yirmi iki yaşında "Maldoror'un Şarkıları" ile şiirin klasik söylemini tamamen değiştirdi ve iki yıl sonra öldü.

"Denizin bütün suyu düşünsel bir kan lekesini yıkamaya yetmez!"

"Doğmuş olmaktan daha büyük bir lütuf tanımıyorum!"

30 Gün 30 Gece / Clive Barker

      18,54 TL


Clive Barker bir dönem kitaplarını okuyup taptığım yazarlardan biriydi. Son yıllarda diğer kitaplarına bakmaya fırsat bulamadım, bu çizgi roman ile Clive Barker’a dönüş yapmak istedim. Bu sıralar bir çizgi roman açlığım var, elim çizgi romanlara sıklıkla gidiyor. Bu yüzden Clive Barker için de tercihimi roman yerine çizgi romandan yana kullandım.

Okumaya başlamadan önce seriyi biraz daha detaylıca araştıracağım, çünkü serinin devamı da var ve anladığım kadarıyla Türkçe’ye çevirilmemiş. Ancak bu çizgi roman sonuca ulaşmadan bitecek ve diğer ciltleri mi okumam gerekecek yoksa hepsi kendi içinde ayrı hikayeler mi onu tam anlayamadım, spoiler yememek için de çok detaylı bakamadım açıkçası . Serinin diğer ciltlerini e-book olarak bulup, bu çizgi romana öyle başlamayı düşünüyorum. Sonrasında filmi de izleyeceğim tabi ki.

Carmilla / Sheridan Le Fanu

   7,48 TL


Yine Sabit Fikir yazıları sayesinde farkına vardığım bir kitap. İdefix’in Kararsız Okur kısmında geçiyordu, bu zamana kadar bu kitabın adını nasıl duymamışım kendime çok kızdım. Özellikle orta okul, lise yıllarımda korku ve fantastik edebiyata ait kitapları çok okurdum. Hala da okuyorum gerçi ama o yıllarda okuduğum tek tür bunlardı diyebilirim. Hal böyleyken tanıtım yazısındaki şu cümleyi görünce kendime kızmam kaçınılmazdı:
Konusu, kişileri ve tekniğiyle Bram Stoker'ın Dracula'sı üzerinde azımsanamayacak izler bırakan, sonraları Edgar Allan Poe'nun deneyeceği gotik tarzıyla dikkat çeken Carmilla, çarpıcı ve bir o kadar da kışkırtıcı.


Dracula / Bram Stoker (Can Yayınları)


   13,65 TL



Dracula’yı tabii ki okudum, onu da kaçıracak kadar aymaz değilim :). Ama benim okuduğum baskının cildi çok kötüydü, hemen dağılmıştı. Yeni bir baskısını almayı istiyordum zaten, Carmilla’yı alınca yeni baskı Dracula’nın da zamanın geldiğini düşündüm. Hem arka arkaya okuyabilirdim. İthaki baskısı mı Can mı derken, Can Yayınları’nda karar kıldım, ama neden gerçekten bilmiyorum :).

Tufan Zamanı / Margaret Atwood

       22,40 TL



Bu kitap herhangi bir listede değilmiş, nereden görüp de fark ettim açıkçası hiç hatırlamıyorum . Sanırım Sabit Fikir’deki yazılardan birinde dikkatimi çekmişti. Konusu nedense bana Ursula K. Le Guin kitaplarını hatırlattı. Yerdeniz serisini ve diğer kitapları toparladım ama henüz okumaya başlamadım, aynı zamanın ruhu ile Tufan Zamanı’nı da almak istedim.

Sınırdaki Ev / William Hope Hodgson

        8,45 TL



Bu sefer Sabit Fikir 2015’in En İyi 50 Romanı listesi ama yine “Ben bu kitabı nasıl bilmem?” kızgınlığı. Tanıtım yazısında “Lovecraft’ın hayranlık duyduğu eserlerden biri olan bu kitap” tabiri geçiyor, bu yeterli sanırım . Bu da Wikipedia’dan gelsin o zaman:
American horror writer H. P. Lovecraft listed The House on the Borderland and other works by Hodgson among his greatest influences, and Terry Pratchett has called the novel "the Big Bang in my private universe as a science fiction and fantasy reader and, later, writer"

2015’in En İyi 50 Romanı listesinde olması kafanızı karıştırmasın orjinali 1908 yılında basılmış. Türkiye’de 2015 yılında yayınlandığı için bu listede yer alıyor.

Mart Menekşeleri (Dedektif Bernie Günther 1) / Philip Kerr

      12,35 TL



Bu roman da sanal fuarda herhangi bir listede geçmiyor ama ben bu kitaba daha önce hem Sabit Fikir’in bir sayısında hem de Radikal Kitap’ta rastlamış ve not etmiştim. Bu polisiyenin kahramanı Bernie Günther, 1930'lu yıllarda yılında Berlin’de yaşayan, uzmanlığı kayıp insanları bulmak olan bir detektif. Nazi Almanyası söz konusu olunca dikkatimi çekmişti.

Bir de bu sıralar polisiye okumak istiyordum ama farklı olsun istiyorum. Agatha Cristie hayranı değilim onun tarzına alıştım artık pek ilgimi çekmiyor. Ahmet Ümit’in iki kitabını okudum ve ikisini de hiç sevmedim, zorla bitirdim. Bence ikisi de çok acemice yazılmıştı. Hem polisiye açlığıma iyi gelir diye Philip Kerr’i denemek istedim, hem de babam da bu tarz kitapları seviyor, o da okur diye aldım. Hatta babam kitaba başladı bile :).

BABİL.COM SİPARİŞİM


Babil’de çok da güzel bir indirime rastlamadım, alacağım kitapların fiyatları idefix ile aynıydı. İdefix daha çok taksit yaptığı için tabi ki orayı tercih ettim :).

Ama Babil.com’da da Logicomix indirimdeydi. Onu alınca kargo bedava sınırına ulaşabilmek için yanına iki kitap daha ekledim.

Logicomix / Apostolos Doksiadis

      16 TL



Bu aralar elimin çizgi romanlara daha çok uzanır olduğunu söylemiştim. Logicomix’i almam da onun sonucu aslında.

Yine tanıtım yazısı çok ilgimi çekti. Logicomix

Orada (La – Bas) / J. K. Huysmans

       15,28 TL



Yine Sabit Fikir sayesinde fark ettiğim ve çok merak ettiğim bir kitap. İdefix ve babil.com fiyatı aynıydı, bedava kargo olması için babil.com’dan aldım.
La – Bas da aslında eski bir kitap, 1891 yılında basılmış. O dönemde Paris’te aktif olan Satanizmi araştıran bir yazarı konu ediniyor.

Çılgın Kalabalıktan Uzak / Thomas Hardy

         17,88 TL

Geçen günlerde, kitaptan uyarlanan aynı isimdeki filmi izlemiş ve çok sevmiştim (şurada yazısı var:)). Filmde, kitabı okumadan bile fark edilecek ciddi boşluklar vardı ve bu beni çok rahatsız etmişti. Film ve kitapla ilgili eleştirileri okuduğumda daha da fazlası olduğunu fark ettim ve kitabı mutlaka okumaya karar verdim. Hazır Can Yayınları, sanal fuarlarda Tüyap Kitap Fuarı’ndan daha iyi bir indirimdeyken bu kitabı da almak istedim.



Sanal Kitap Fuarı’ndan aldıklarım bu kadardı. Listemi daralta daralta ancak bu kadara indirebildim . Şimdi de yine bir söz verdim, en azından yazın yine babil ve enpara indirimi olursa ona kadar kitap almayacağım :).



23 Aralık 2015 Çarşamba

3D'den daha fazlası 4DX Sinema



4DX teknolojisi İstanbul’a geldi! Şu an sadece Marmara Forum Cinemaximum’da var. Benim için yeterli, evime çok yakın zaten :).

Peki nedir bu 4DX? 3D filmin sinema salonunda hareket, titreşim, ışık, sis, koku ve su efektleri ile desteklenmesi.

Sinema salonu biraz farklı, çünkü koltuklar hareketli ve titreşimli. Bu yüzden bilet alırken arka bölümü tercih etmenizi öneririm. Ön bölüm çok alçak kalıyor, buradan izlemesi biraz zor. Orta boşluğun arkasındaki kısım ise yüksekte kalan bölüm, burada kenarları bile tercih etseniz ekranı rahatlıkla görebiliyorsunuz.

Biz bu salonun açıldığını Star Wars’u izlemeye gittiğimizde görmüştük, o gün 3D’yi tercih ettik ama aklımız da 4DX de kaldı ve filmi bir de böyle izleyelim dedik. Çok doğru bir tercih yapmışız aslında çünkü ilk kez 4DX ile izleseydim, filmdeki birçok detayı kaçıracaktım. Hareketli koltuklar çok eğlenceli, gerçekten TIE Fighter’ları takip ediyormuş gibi hissettim ama diğer taraftan çok da dikkat dağıtıcı. Bu yüzden çok merak ettiğiniz bir filmi ilk olarak 4DX izlemeyi tercih etmeyebilirsiniz.

450
167
Ama hazır Star Wars vizyondayken bu deneyimden eksik kalmayın, mutlaka gidin. Çünkü sonuçta The Force Awakens bu konsepte çok uygun bir film. Ben çok eğlendim, çok memnun kaldım. İyi ki gitmişim.
Bilet fiyatları hafta içi 25TL, ama zaten 3D film de 17,5TL olduğuna göre aradaki farka kesinlikle değiyor. Paranızın karşılığını alıyorsunuz yani.

Film kalitesinde bir değişiklik yok, normal 3D film, aynı gözlükler ile izleyebilirsiniz. Efektler ise şöyle:


  • Hareketli/titreşimli koltuklar: Koltuklar filmdeki aksiyona göre hareket ediyor. Yokuş tırmanan, sağa sola dönen veya hızla ilerleyen kahramanı takip ediyorsunuz. Başlarda biraz yorucu geliyor ama sonra alışıyorsunuz, çok keyifli. Bir de yine sahnelerdeki olaylara göre koltuğunuz titriyor, ama ben bundan çok hoşlanmadım açıkçası. Zaten beni daha çok yoran kısım ise hareketten çok titreşimdi. Gereksiz olduğu yerler de vardı, Poe Dameron dürbününden bakarken bile titredik mesela.
  •  Rüzgâr: Hareketli koltuklardan sonraki en baskın efekt  rüzgârdı, koltuklar ile birleşince hareket ediyormuşsun hissini kuvvetlendiriyor. Koltuğunuz hareket ederken bir taraftan da saçlarınız  rüzgârda savruluyor. Salonun yan duvarlarında birkaç tane fan var, yani sadece önde oturanlara geliyor gibi bir durum söz konusu değil. Salondaki her koltukta hissediyorsunuz. Tek eksikliği her zaman hafif serin bir  rüzgâr  esmesi. Bir patlama olduğunda  rüzgâr yerine yüzünüze sıcak hava vursa çok daha mükemmel olurdu.
  • Koku: Koku fikri çok güzel, ancak geliştirilmesi gerekli. Film başlamadan önce gösterdikleri 4DX reklamında kokunun tanıtımı güzeldi, reklamda biri osurdu ve salona kötü bir koku yayıldı. Ancak daha sonra film süresince kullanılan da aynı kokuydu, yangın çıkıyor aynı kötü koku, bir yer patlıyor aynı kötü koku. Koku da iğrenç olunca insan bir yerden sonra “Hiç olmasa daha iyi artık” diye düşünüyor. Güzel koku da bir taneydi ve o da pek güzel değildi :). En azından yanık kokusu, orman/çiçek kokusu gibi çeşitler olsa harika olacaktı.
  • Işık: Işık efektlerine karşı biraz ön yargılıydım, salonda sürekli yanıp sönen bir ışık olması fikrinden hiç hoşlanmamıştım. Ama korktuğum olmadı, efektin kullanımı çok yerinde ve yeterliydi. Kokuya benzer bir eksikliği var ki sadece beyaz ışık yanıyor. Bir şey patlıyor mesela salonda beyaz ışık çakıyor, kırmızı ışık da olmalıydı.
  • Su: Su konusunda söyleyecek bir şeyim yok :). Tahmin ettiğiniz gibi ıslak sahnelerde yüzünüze su püskürtülüyor ki çok eğlenceli. Öyle çok fazla ıslanmıyorsunuz, rahatsız edici değil.
  • Sis: Ben sisi pek fark edemedim açıkçası. Gözümde 3D gözlükler ile bu kadar detayın arasında mı kaçırdım yoksa gerçekten yetersiz miydi kesin konuşamayacağım. Bir iki defa sinema perdesinin iki yanından minik bir sis bulutunun yayıldığını gördüm ama çok yetersizdi. Dumanlar salonu biraz daha kaplasa daha iyi olabilirdi ama tabi bu da nefes almayı zorlaştıracağı için tercih edilmemiş olabilir. Konserlerde önde olunca sis makineleri yüzünden çekilen çileleri hatırladım ve bu konuda fazla dırdır etmedim açıkçası :).
  • Baloncuk: Ben The Force Awakens’ta baloncuklara rastlamadım. Baloncuk gerektiren bir sahne de hatırlamıyorum, zaten nasıl bir sahnede salona baloncuklar verilir onu da bilmiyorum :). Bu detay hakkında yorum yapamayacağım o yüzden.

Sonuç olarak 4DX’in biraz daha özen gösterilip düzeltilmesi gerekiyor. Ama bu haliyle bile çok eğlenceli. Özellikle Star Wars The Force Awakens gösterimdeyken kaçırmamanız gereken bir deneyim, mutlaka gidin! :)


Gittim, Gördüm, Konuşmadan Duramam - Star Wars The Force Awakens


Çekilecek, çekimler başladı, trailerı çıktı derken son Star Wars filmi The Force Awakens vizyona girdi bile. Türkiye’de de gecikmeden izleyebilmemiz harika oldu, internet sayesinde tüm dünya ile bu kadar kaynaşmışken spoilera maruz kalmamız kaçınılmaz olacaktı yoksa :). Yazıyı yazarken mümkün olduğu kadar spoiler vermemeye çalışacağım ama en nihayetinde filmden bahsediyorum, eğer bu konuda benim gibi hassassanız yine de filmi izlemeden okumayın :).

En başından söyleyeyim, ben filmi beğendim. Beklentilerim biraz yarım kaldı ama filmi umduğumdan daha fazla beğendim.

Öyle çılgın bir Star Wars fanı değilim. Tüm filmleri izledim, eski filmleri (ilk çekilen üçleme, IV-V-VI) birkaç defa. İlk çekilen üçlemeyi daha çok seviyorum tabii ki. Aslında filmleri o kadar da detaylı hatırlamıyorum en son A New Hope’u 2-3 sene izlemişimdir herhalde. The Force Awakens’a gitmeden önce de yılbaşı sonrasındaki 1 Ocak tatili ile uzayan hafta sonunda, tüm seriyi bir kez daha izlemek istiyordum. Ama sırf bu spoiler illeti yüzünden Perşembe günü hemen filme gittik :).

450
The Force Awakens’ın A New Hope’a benzediği aşikar, ama bu benzerlik sadece konusundan ileri gelmiyor bence. İlk filmlerde benim bu kadar da sevmemin sebebi olan bir sıcaklık vardı. O dönem için harika efektler olabilir ama sonuçta ben seriyi ilk izlediğimde 90’ların sonuydu ve görsellikten ziyade senaryo, konunun akışı, karakterler ön plana çıkıyordu. İkinci seriyi ise çok soğuk buldum, saçma sapan efektler kullanmak için uydurulmuş bir sürü şeyle doldurulmuş gibi hissetmiş ve hiç sevmemiştim. Sadece Anakin’in hatrına tekrar izlenesi bir yanı var bu üçlemenin onun haricinde unutmayı tercih ettim.


The Force Awakens ise bu açıdan beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. Harika efektler ve sinematografi ile sardı beni, -ki ben J.J. Abrams’ın adını duyduğumda son çekilen seriye daha yakın bir film beklemem gerektiğini düşünmüştüm :). 3D hali yine gözümüze sokulmamıştı, tam benim sevdiğim gibi. “Bakın filmi 3D çektik” diye gereksiz sahnelere bulaşmamışlar. 3D olup da beni en az yoran ve en gerçekçi görünen filmdi bence. Tüm bu efekt patlamasına rağmen diğer yandan A New Hope replikası haliyle o sıcaklık da vardı, bir kere eski tanıdıklarla karşılaştık bu bile yeterdi.


Beklentilerimin yarım kalması ise bu eski tanıdıklarla karşılaşma ile ilgili. Fragmanı izlediğimde Darth Vader’ın maskesini gördüğümde gerçekten nefesim kesilmişti :). Önce öylece kalıp sonrasında ise deli gibi heyecanlandım, “Geliyor!” diye düşündüm. Hala fragmandaki sahnelerin filmin genel gidişatını gösterdiğini sanacak kadar saf olduğumdan Darth Vader maskesi ve R2D2’ya dokunan Luke’un takma kolu bende böyle bir beklenti yarattı. Darth Vader bir anda çıkıp gelsin, Yoda’nın hologramı görülsün, Obi-Wan zaman yolculuğu yapsın diye bekledim içten içe :). Film bittiğinde bir boşluk bir eksiklik hissettim, dark side’da bir karakter boşluğu vardı, Republic’te de “yuvarlanıp gidiyoruz işte” gibi idare eden bir hal hâkimdi. E ben de alışmışım “The One”a tek filmde ulaşmaya, ne Rey ne de Kylo Ren bu sıfata ulaşamayınca biraz eksik hissettim.

453
Ama tüm bunlar benim o anki beklentilerimi karşılayacak biçimde olsaydı, film A New Hope’a tatlı bir saygı duruşu olmaktan öteye gidemezdi. Sinemada bir kere izler, “Çok tatlı olmuş.” der geçerdim. Bu haliyle tam bir prequel olmuş, sonuçta bu üç filmlik bir serinin ilk bölümü ve her adımını bunun bilincinde atıyor. Bu yüzden filmi sinemadan çıktıktan sonra, düşündükçe daha çok sevdim.




Darth Vader’ın eksikliği mesela, filmi izlerken çok hissetmiştim. Sanırım Kylo Ren maskesini çıkardığında da hepimiz aynı tepkiyi verdik, “Bu mu ya, ergen bu!”. :). Sanki Harry Potter filminden fırlamış gibiydi. Ama işte dediğim gibi bu daha ilk film ve karşımızda gerçekten çok genç, henüz eğitimini tamamlamamış ve Luke ve Anakin’den bambaşka gelgitleri olan bir karakter var. Beklentilerimi bir kenara bıratığımda Kylo Ren’i izlemekten gerçekten keyif aldım. Kendine hâkim olamayışını, hırsını, içindeki iyilikten duyduğu pişmanlığı izlemek farklıydı, bundan sonraki filmlerde de gelişimini görmek çok heyecan verici olacak. Darth Vader’ın yerini kim tutabilir ki zaten :)?


Rey ve Finn’i ise bu kadar kolay kabullenemeyeceğim ne yazık ki. Luke, Obi-Wan, Han Solo’nun ilişkilerinin ve diyaloglarının eksikliği dolmayacak. Rey’in gücü ve Force’a kendi kendine söz geçirebilmesi, Finn’in First Order’a karşı gelen bir Stormtrooper olması bile beni heyecanlandırmadı. Gelecek filmlerde onlarla ilgili çılgın bir gerçek bekliyorum, geçmişleri ile ilgili ağzımızı açık bırakacak –Rey’in Luke’un kızı çıkmasından çok daha acayip- bir şey öğrenmemiz gerekli, bu vasatlık ancak böyle bertaraf edilir gibi duruyor.



Hal böyle olunca ilk filmdeki favorim tabi ki BB-8 oldu :). R2D2 hala ilk göz ağrım, Marvin’e de benzettiğim için onun yeri çok ayrı ama BB-8’in de o tontik hali çok çok sevimli. Finn’e thumbs up yaparken lazerini çıkarışı, Rey’in ardından toink toink diye merdivenleri inişi insanda yakalayıp sarılma isteği uyandırıyor :).
Uzun lafın kısası, Star Wars The Force Awakens başlarda beklentilerimi karşılayamasa da bu tamamen benim beklentilerimin yanlış olmasından kaynaklanıyordu :). Biraz daha sakinleşip değerlendirince, uzun hasreti ustaca gideren, bunun yanı sıra gelecek filmler için büyük merak uyandıran güzel bir ilk film olmuş. Şimdi 2017 Mayısı beklerken, önceki serileri de birer kez daha izlemenin sırası geldi :).



19 Aralık 2015 Cumartesi

IKEA bardağında bile mum yakarım! :)


Yine muhteşem süpersonik bir kendin yap projesi ile karşınızdayım :). Videosu da var.
Videoda yapınca baya kayda değer bir işlem gibi görünüyor, burada yazınca anaokulu faaliyeti gibi kaldı :). Ama olsun güzel oldu, hem de çok kolay, siz de yapın!

IKEA'da 4,99TL'ye satılan bardaklardan aldım. Şekilleri tealight mumluk olmak için ideal, alt kısmı biraz tombik. Sonra bu bardağa kat kat sıvı sim sürüp ışıltılı bir hale soktum.

Gerekenler:

  • Cam bardak/mumluk/kavanoz
  • Sıvı sim veya yapıştırıcı ve toz sim
  • Sticker/Şablon


İstediğiniz desenlerde stickerlar alın veya internetten bulduğunuz şablonların çıktısını alın.Ben yıldız şeklinde stickerlar ve Pinsterest'ten bulduğum çam ağacı şablonu kullandım.


Desenleri bardağın üzerine yerleştirin. Desenlerin etrafından yaldızlı Sharpie ile geçerek çerçeve de çekebilirsiniz. Böylece yapıştırdığımız kısımlar boş kalacak, bardağın kalanını simle kaplayacağız.


Sıvı simi hobi dükkanları ve kırtasiyelerde bulabilirsiniz. Aslında sıvı sim ile tam olarak istediğim sonucu alamadım. Ben tamamen bol sim ile kaplı olsun istemiştim, sıvı sim ile böyle bir görüntü elde etmeniz çok mümkün değil. Ama toz sim ile uğraşmak istemediğim için başka seçeneğim yoktu. Toz simi mutlaka her yere bulaştırıyorum, gözlerime kaçıyor, günlerce saçlarımdan ellerimden gitmiyor. Eğer siz kendinizi bu kadar batırmadan işlemi gerçekleştirebilecekseniz, toz sim kullanmanız daha iyi olabilir :).


Yapıştırıcı olarak normal uhu da kullanabilirsiniz, "clear" olarak satılan camı bulandırmayan yapıştırıcılar da var bunlarla daha net bir görünüm de elde edebilirsiniz. Bardağın her tarafına yapıştırıcı sürüp toz sime bulayacaksınız. Böylece her tarafı sim ile kaplanmış olacak.Yapıştırıcı tamamen kurumadan da şablon olarak yapıştırdığınız desenleri sökün, yoksa kuruyunca onlar da yapışmış olur zorlanırsınız :)

Sıvı sim kullanacaksanız ise birkaç kat sürmeniz gerekecek.İkinci ya da üçüncü kattan sonra tamamen kurumasına fırsat vermeden yapıştırdığınız kağıtları çıkarın. Ve diğer kağıtları kalan boşluklara değmeyecek şekilde uygulayın.Arada bardağa fön makinesi tutup kurutarak fazla beklemeden bir sonraki katı sürebilirsiniz. Sim yoğunluğundan memnun kalana kadar devam edin.

167

Ve işte hazır :). Kendiniz için yapabileceğiniz gibi birine hediye etmek için de uygulayabilirsiniz.

976


18 Aralık 2015 Cuma

BİM'den Star Wars geçti



Mahallemin en güzel yanlarından biri sakinleriyle zevklerimizin fazla uyuşmaması. Böylece A101 ve BİM indirimlerinden elim boş dönmüyorum :).

Sabah internette BİM'in önünde kuyruk olup açılmasını bekleyen insanların, market açıldıktan 10 dakika sonra tükenen ürünlerin hikayelerini okudukça heyecanım arttı. Akşamdan anneme tembihlemiştim, bugün gidecekti zaten. Ama dayanamayıp saat dokuz buçukta aradım:
- Haydi anne hiçbir şey kalmayacak!

Kadıncağız gitti sağolsun, üç kupa, iki defter, bir yastık, bir de şapka alıp geldi. Tişört ve yastıklarından baskılarından çok emin olamadığım için görmeden almak istemedim. Defter ve tüm kupalardan her halükarda istiyordum zaten, annemden onları almasını istemiştim. R2D2'lu yastık da BİM broşüründe güzel görünüyordu, olduğunu öğrenince onu da almasını istedim. Şapka da aynı şekilde alındı. Annemden istediklerimden sadece bir kupa eksikti, siyahlardan biri, annem eksik olanı "Siyah üzerine beyaz maskeli olan eksik. Benim aldığımda maske ağlıyor." diye bildirdi.  :)(Stormtrooperlı olandan bahsediyor.:) )

Diğerlerini ben evin yakınlarındaki diğer BİM'lerden toparladım. Günler öncesinden dersime çalışmıştım zaten, bize yakın üç farklı BİM'in yerlerini Google Street View'dan tespit etmiştim.

İlk girdiğim BİM'de pek birşey kalmamıştı, oradan elim boş çıktım. Biraz yürüyüp ikinci BİM'e vardım, eksik kalan kupayı aldım. Kırmızı yastığı beğenip aldım, bir de beyaz tişörtü. Ben bakarken görevli standdaki ürünleri toplamaya başladı, düzenleyecek sanmıştım ama meğer orada satılmadığı için diğer dükkanlara gönderilecekmiş. İnsanların sürekli tekrar gelip gelmeyeceğini sordukları mağazalar varmış buralara gönderilecekmiş.

İkinci BİM'den çıkıp çok yakın olan üçüncü BİM'e geçtim. Buradan da siyah tişörtü aldım.

Neyse ki kazasın belasız tüm istediklerimi toparlamış oldum :).


Aslında kupa ve defterlerden çok umutluydum ancak beklediğim kadar iyi çıkmadılar. Kupaların baskıları biraz dandik, gerçi fotoğraflarda çok güzel görünüyor ama. En çok Star Wars yazan kupayı beğendim.

Kupaların bir tarafında alt kısımda starwars.com yazıyor, bu yazı hiç hoşuma gitmedi, keşke altında görünmeyen yerinde olsaydı.




Defterlerin desenleri de aynı şekilde, üzerindeki baskı biraz acemice yapılmış. Dışını gördüğümde biraz burun kıvırsam da eve geldiğimde defteri daha çok sevdim, iç sayfalarında da Stormtrooper ve Darth Vader var.



976


Kupa ve defter haricindeki diğer ürünlerse tam tersine beklediğimden daha iyi çıktı.

Yastıklara bayıldım mesela, renkleri çok güzel baskıları da fena değil. Tişörtlerin de öyle.

358


Gerçi baskısı kötü olan yastık ve tişörtler de vardı. Stormtrooper baskılarında problem var bence. Ya kafaları çok şişman olmuş, ya beyaz baskıda siyahlıklar olmuş, ya da soyulmuş gibi bazı yerleri kalkmış.

Bu tişörtleri de bu yüzden seçtim, Stormtrooper'lılar biraz adi görünüyordu.


Şapka da çok kaliteli değil ama 12TL'lik fiyata göre oldukça iyi :)

Çok kaliteli harika şeyler mi? Değil.
Almasaydım çok mu üzülürdüm? Evet üzülürdüm ama ürünleri görme fırsatım olsaydı üzüntümü çabuk unuturdum :).
Bu fiyata çok çok güzel değil mi? Evet çok güzel. :)


16 Aralık 2015 Çarşamba

Yılbaşı Alışverişi - Eminönü




Eminönü İstanbul’a dair en sevdiğim şeylerden biri olabilir. Her mevsim ve her konseptte çok eğlenceli ve gezmekten çok keyif aldığım bir yer. Bir kere yemek alternatifi çok fazla ve hepsi çok leziz :). Bir de ıvır zıvır cenneti, daha ne olsun :).

Yılbaşı için de IKEA’nın yanında tabi ki Eminönü’ne özellikle Tahtakale’ye uğramasam olmazdı. Alışık olduğum gibi geniş bir zamanda sallana sallana gezemedim ama yine de merak ettiğim her dükkâna girme fırsatım oldu.

İstanbul’da yaşayanlar için belirteyim, eğer amacım ıvır zıvır alışverişi ise Eminönü meydandan, peynircilerin olduğu sokaktan girip, Kurukahveci Mehmet Efendi’den sağa dönüyorum ve bu yolu takip edip yan sokaklara da girip çıkarak tüm dükkânlara bakıyorum. Kimi zaman peynircilerin olduğu kısım çok kalabalık oluyor, Mehmet Efendi’nin önünde de sıkışıp kalıyorsunuz. Böyle durumlarda ise Hamdi’nin (kebapçı olan) ilerisindeki sokaktan giriyorum.

Aslında gideli baya oldu, Aralık başıydı ama dükkânlar çoktan yılbaşı moduna geçmişti bile. Çok dandik gerçekten çirkin süslerin olduğu dükkânlar da var, daha kaliteli ve güzel görünenlerin olduğu dükkânlar da. Bu yüzden önce biraz dolanıp bakınmakta fayda var.

Ben aslında çam ağacının altı için örtü almak istiyordum ama beğendiklerimin fiyatı pahalıydı. Seneye AliExpress’ten alırım diye düşündüm ama AliExpress fiyatları da pek ucuz değilmiş. Fiyat sorduğum her satıcıya "Aman o ne öyle, internetten alırım." diye burun kıvırdığımda, indirim yapmamalarından anlamalıydım aslında :). Bu yüzden o işi seneye bıraktım, noel çorabı ve beğendiğim diğer şeyleri aldım.


Bu iki çorabı aynı dükkandan aldım. Küçük olan 10TL, büyük olan 20TL idi diye hatırlıyorum. Bu dükkandan bir de kanepelerin ya da cupcakelerin üzerine batırmak için ucunda Noel Baba olan kürdanlardan da aldım ama onların fotoğrafını çekmemişim :).


Bu çorap biraz daha ufak, yaptığım geyik lolilopları doldurmak için harika oldu :).



Bu çorap ise biraz büyük, ağaca astığımda güzel durmadı. Çam ağacının yanına ufak bir sehpa çektim, yanına bu çorabı astım, üzerinde de yılbaşı konseptli ıvır zıvırlarımı dizdim :).

Ağaç eteği olmayınca kablolar böyle ortada kalıyor :)
Babamın terlikleri de dekorasyona dahil.


Bu da kızak :). Yine bir Pinterest fikri. Alt kısmı baston şeker, Migros’tan almıştım, indirimdeydi 12'li kutu 6 küsür lira. Üzerindeki çikolatalar Merci, ama bu görüntüyü yaratabilecek herhangi çikolata kullanabilirsiniz. Kardan adam şeklindekiler ise IKEA’dan.

Eminönü'ndeki alışverişimin çoğunu Buldum isimli dükkandan yaptım. Çok güzel şeyler vardı, fiyatları da uygundu. İnternette aratınca bu isimde İstoç’ta bir mağazanın internet sayfası çıkıyor, aynı yer mi bilmiyorum. Tam olarak adresini de bilmiyorum aslında :), ama oralarda gezinince mutlaka fark edersiniz.





Şişeye giydirdiğim Noel Baba kıyafetinin şapkası da var. Bu fotoğrafta takmayı unutmuşum . Aslında bu şişe kıyafetlerinin farklı bir çeşidini AliExpress’ten almıştım. Ama o hala gelmeyince bunu da aldım. Tombul şişeler için çok uygun değil, Bailey’se giydirdim mesela, biraz zorladı ama Noel Baba’nın göbeği gibi durdu. Coca-Cola şişesine daha güzel oldu ama sanırım en iyi şarap şişelerinde duracak.
Şişe kıyafetinin şapkası :)

Baileys şişesi göbekli Noel Baba oldu





Sevimli Noel Baba kabı da bu dükkandan. İçine M&M’sleri ben doldurdum tabii ki.


Buldum’daki en dikkat çekici ürünler ise taçlar ve gözlüklerdi. Hepsi yılbaşı temalı olmak üzere bir sürü çeşit vardı. Ben en çok bu bacaya sıkışmış Noel Baba bacakları olan tacı ve şapkalı gözlüğü beğendim.  Şapka ve gözlükler 10-15 TL arasıydı diye hatırlıyorum, daha ucuz bile olabilirler.

976


167


Sağdaki ren geyikli süsleri başka bir dükkandan aldım. Kutunun içerisinde 4 tane var, fiyatı 10TL civarındaydı. Kardan Adam’lı süsü de nereden aldığımı hatırlamıyorum. Kalitesine göre fiyatı yine çok iyiydi. Çin’den gelen ürünlerde olan lekeler, bozukluklar hiçbirinde yok, gayet kaliteli görünüyorlar.


Ve son olarak da tüm dükkanlara göz atıp meydana çıktıktan sonra Hamdi Restoran sırasındaki plastikçilerden peçete baktım. Bu dükkanlarda her zaman çok hoş desenli peçeteler oluyor. Peçete koleksiyonu yapıyorsanız mutlaka bakın. Onların da teması yılbaşı olmuştu, böyle bir kutunun içi 9-10 farklı desende peçete ile doluydu. Paketi 3TL, ben şunları aldım:



Uygun fiyata böyle tatlı şeyler alabilince Eminönü methedilmeyi hak ediyor değil mi? :)

Mutlu Yıllar!


358, 976