18 Haziran 2015 Perşembe

Jurassic World – 3 Boyutlu Dinozor Resimlerine Bakmanın Tadı Başkaydı


Ben de çocukluğunun bir kısmı Jurassic Park çılgınlığına denk gelmiş kuşaktanım. Hatta ağbim olması nedeniyle yalnız bir kız çocuğuna nazaran daha fazla dinozora maruz kalmışımdır. Jurassic World’ün üç boyutlu olarak vizyona gireceğini duyduğumda da içime dolan eski özlemi ile heyecanlandım. Jurassic Park’ı izlerkenki şaşkınlığımız, bir anda genetik bilimine giriş yapmamız, dinozor türlerinin isimlerini ve beslenme alışkanlıklarını ezberleten oyuncaklar, dergiler, bilgisayar ve GameBoy oyunları ve tabi ki başkahramanımız T-Rex gözümün önünden geçti.

İlk film Jurassic Park’ın 3D versiyonunu kaçırmış biri olarak (nasıl oldu bilmiyorum ama çektiğim vicdan azabı hala sürüyor), dinozorlar alemi ile en canlı temasım o dönemki dergilerin orta sayfalarındaki 3 boyutlu resimlerdi. Ranzanın alt katını kalın bir battaniyeyi perde gibi kullanarak kapatır, böylece inşa edebileceğimiz en karanlık çadıra sahip olurduk. Sonra ağbim o 3D resimlerin hepsini alır, dinozor savaşları konulu bir hikâye yazıp resimleri Karagöz Hacivat oynatır gibi oynatırdı. Biz de kuzenlerim ile çadırın içinde gözümüzde yine dergiden çıkan 3D gözlükler, büyülenmiş bir halde biraz da korkarak bu temsili izlerdik. Böyle anılarla sarmalanmışken Jurassic World’ün de 3D olması benim için yeterliydi, zaten bu filmden daha fazlasını beklememek gerek.



Devam filmleri The Lost World ve Jurassic Park III bizi yeterince hayal kırıklığına uğratıp, bu seriden bir şey beklememeyi öğretmişti zaten. Gerçi fazla da gaddar olmayayım Jurassic World, diğer iki devam filmine nazaran biraz daha iyi bence. Bu güzel tarafını da Jurassic Park’a dönüş kısımları oluşturuyor aslında. Film Jurassic Park’ın olduğu adada yeni kurulmuş bir tema parkta geçiyor: Jurassic World. Yine laboratuarda ‘üretilmiş’ dinozorlar, yine kaçan bir yırtıcı, yine ortalığı karıştıran kötüler, ölen insanlar ve dinozorlardan başarıyla kaçan başrol ekibi var. İlk filme yaklaşmayı sağlayacak bütün kodlar tamamlanmasına rağmen yine de bir olmamışlık var filmde, filmin en güzel kısımlarını adadaki terk edilmiş Jurassic Park bölümlerinde geçenler oluşturuyor.



Aslında bunlar özellikle çocukluğunu Jurassic Park ile geçirmiş yaşıtlarımızı filme çekebilecek detaylar, Jurassic Park’ın giriş kapısı, ilk filmde kullanılan safari arabaları ve T-Rex. Böyle tanıdık şeyler görmek çok hoşuma gidiyor, James Bond’un ilk filmlerindeki detaylarla dolu Skyfall’u da çok sevmiştim. Jurassic World'ü sevmem için ise bu kadarı yeterli olmadı.

Film bana gereksiz uzun ve kargaşa dolu geldi. Aksiyon sağlamak için olması gereken her şeyi eklemişler, dinozor kaçtı, tüh yakalayamadık, aman tanrım çünkü çok akıllı, aramızda hain var, etik olarak doğru değil diye uzayıp giden bir koşturmaca ile sürüyor film. Ciddi bir konu karmaşası var, çok daha yalın olabilirdi. Zaten bu karmaşayı yaratan hiçbir olay da düzgün bir sonuca bağlanmıyor, “Dinozor çok akıllı.” diyorlar, film ilerledikçe “Ne salak hayvan bu ya.” dedirtiyor. “Kahrolsun etik anlayışı olmayanlar.” diyorlar, “Yani adam aslında biraz haklı da olabilir.” dedirtiyor, sonra bir bakıyorsunuz o mevzu bitmiş gitmiş bile.


İşin kötüsü konunun vasatlığını 3D ile de kapatamamışlar. Ben perdeden üzerime dinozorlar gelmesini, kafamı ısırmasından korkmayı bekliyordum. Güzel sahneler tabi ki var, ama 3D için özellikle konmuş, kendinizi o adada gibi hissedeceğiniz görüntüler pek yok. Hatta kaçma kovalamaların başladığı değil de, parkın gösterildiği ilk sahneler 3D açısından daha güzel.

453
Film ile ilgili sevdiğim bir diğer şey de bu oldu zaten; Jurassic World teması. Aktiviteleri, hediyelik eşya dükkânları, su parkı, çocuk eğlence alanları ile Jurassic Park 2015’te nasıl olurdu onu gösteriyor bize.

Ama ne 3D olması, ne Jurassic Park göndermeleri, ne de tema park başarısı; tüm bunlar haricinde film bende bundan sonraki hikâyelerin habercisi olarak yer etti. Velociraptorların eğitilmesi ve kaçan dinazoru bulmak ve yakalamak için kullanılması aslında filmin tüm konusunu oluşturmaya yetecek bir yenilik. Diğer detaylarla karıştırmaya gerek yoktu aslında, ki artık tema park, kaçan dinazor hikayesi sıktı, bu ise çok yeni ve geniş bir alan. Zaten bundan sonraki filmlerin bu yöne kayacağı konuşuluyor, gerçekten de dinazorların başka amaçlar için kullanılması ile ilgili hikayeler daha ilgi çekici olabilir. Ana eksende tema park yerine savaş, tarım ve bilimsel araştırmalarda kullanılan dinazorların olduğu hikâyeler gelmesi çok olası. Olsun da zaten.

450

Geleceğini düşünmeden sadece Jurassic World için konuşacak olursam da, beni çok da tatmin etmeyen ama izlediğime de pişman olmadığım bir film oldu. Sinemada 3D olarak T-Rex görmek hoştu, her şeye rağmen ilk filme yakın konusuyla da serinin ikinci en sevdiğim filmi oldu.



SPOILER

Tabi ki bahsetmeden edemeyeceğim :). Filmin bana özensiz gelmesinin en büyük sebebi olaylardaki kopukluklar oldu. İlki kaçan dinozorumuz Indominus. Filmin başında daha büyük, daha çok dişi olan, çok daha zeki diye reklamını yaptılar. Dişlerini pek sayamadım ama büyüklüğünün T-Rex’ten çok da bir farkı yoktu. Kafesinden kaçmış gibi yapıp herkesi kandıracak kadar zeki ama sonunda mal gibi denizden çıkan dinozora yem oldu.

Diğeri ise raptorları ordu için kullanmak isteyen adam Hoskins. Tamam sonunda amacına ulaşmış oldu Dr. Wu’nun embriyoları kaçırmasını sağladı ama adamın büyük planı gümbürtüye gitti resmen. Raptorlar eğitilebilir, kullanabiliriz derken o konu filmde çok aceleye getirilmiş ve hain kontenjanını doldurmak için harcanmış gibiydi. Tek bir ana olaya odaklansaydı filmi daha çok severdim sanırım.

SPOILER


0 yorum:

Yorum Gönder