My Brodmann Area 10Dış dünya ile başa çıkmak istiyorsan, insanların yüzünü görmesine izin vermeyeceksin. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız.

12 Haziran 2010 Cumartesi

Vs.

Minik ama hızlı adımlarla yanıma yaklaştı. Elimdeki kitapçığa bakmak için can attığı, meraklı gözlerinden anlaşılıyordu. Karşımda saflarını aldılar, 3-2 oynayacaklardı. "Peki," dedi, "Swarovski ilk on listesinin sende ne işi var?". Küçük aptallardan oluşan müritler, kıkırdadı. Küçük aptalları hep yanında taşırdı, aptallıklarından güç alıyordu sanki. O gruba dahil olabilmeniz için aptal olmanız birinci koşuldu. Başımı hafifçe aşağı eğerek -çünkü hepsi çok küçüktü- hepsine göz gezdirdim ve "Kızlar parıltılı şeyleri severler." dedim. Gözünün önüne düşen sarı buklesini kulağının arkasına itti. "Biz sevmiyoruz ama." dedi. Bunu hep yapardı, küçük aptalların adına konuşmak onda refleks haline gelmişti. “Çünkü kızlar,” diye vurguladım, “kızlar parıltılı şeyleri severler.”.


167

Yalnızım çocuk, bunalıyorum...


"Bunalıyorum çocuk, bunalıyorum... Ben burada bir nevi mahpus hayatı yaşıyorum. Çünkü gündüzleri ekseriye yalnızım. Herkes işinde gücünde... Benim ise çoğu günler, bütün günümü değil, bir saatimi dahi dolduracak işim yok. Şu halde ya uyuyabilirsem uyuyacağım, yahut birşeyler yazacağım. Arada biraz dinlenmek ve hava almak ihtiyacını duyarsam şehir içinde ve dışında ancak otomobiller ile gezinti yapacağım. Ya sonra? Sonra gene bu hapishaneye döneceğim. Ve kendi kendime bilardo oynayıp,sofra zamanını bekleyeceğim. Bari sofrada bir değişiklik olsa... Ne gezer... Bu sofra nerede kurulursa kurulsun karşımda aşağı yukarı hep aynı insanlar... Aynı yüzler... Hasılı bıktım usandım çocuk..."



167

Yalnızız

Niçin böylesin?
Neden beni en yüksek emellerimden en çirkin arzularıma kadar, iki benliğimin müşterek bütünü ve tam realitesi içinde kabul etmiyorsun, Samim?
Niçin beni hep ikiye bölüyorsun? Ve kendi kendimle mücadeleye mecbur ediyorsun?
Ne olur işte, böyle, sana buhranlarımın bütün çıplaklığı içinde görünsem, dökülsem, hiç bir korku duymasam senin fikirlerinden. Senin o affetmez kanunlarından. O hiç mevcut olmadığı halde, aramızda bu memleketten ve bu dünyadan daha fazla mevcut Simeranya'dan.

Meral
Peyami Safa



167, 163

It's his time now.

I'll tell you, let me give you a little inside information about God.
God likes to watch.
He's a prankster.

Think about it.

He gives man, instincts.
He gives you this extraordinary gift, and then what does He do?
I swear, for his own amusement, his own private, cosmic gag reel, He sets the rules in opposition.

It's the goof of all time.

Look, but don't touch.

Touch, but don't taste.

Taste, but don't swallow.

And while you're jumping from one foot to the next, what is He doing?

He's laughing his sick, fucking ass off! He's a tightass! He's a sadist! He's an absentee landlord!

Worship that? Never!

- "Better to reign in Hell than serve in Heaven," is that it?

- Why not?

I'm here on the ground with my nose in it since the whole thing began!

I've nurtured every sensation man has been inspired to have!
I cared about what he wanted and I never judged him!

Why? Because I never rejected him, in spite of all his imperfections!

I'm a fan of man!

I'm a humanist.

Maybe the last humanist.




167, 453

Splendid

“Life's splendor forever lies in wait about each one of us in all its fullness, but veiled from view, deep down, invisible, far off. It is there, though, not hostile, not reluctant, not deaf. If you summon it by the right word, by its right name, it will come.”

Kafka, The Silence Of The Sirens




163, 167, 169



What power have dreams in hell?

You say I have no power? Perhaps you speak truly...
But you say that DREAMS have no power here?
TEll me, Lucifer Morningstar...
Ask yourselves, all of you...
What power would HELL have, if those here imprisoned were not able to DREAM of HEAVEN?

PS: Neil Gaiman'ı seviyoruz.


163, 167

Ateş Gecesi

"Çalıkuşu'ndaki Feride gibi, Akşam Güneşi'ndeki kahraman Jülide gibi, Güntekin'in bu kitabında da Afife'yi tanıyacak ve çok seveceksiniz."

Yalan.
Afife'yi tanımayacaksınız.
Afife yok çünkü, Murat Kemal var.
Murat Kemal'i tanıyacak ve çok seveceksiniz.
Hedef kitleyi etkilemek için yazmayı uygun bulmamışlar ama, Murat Kemal Jülide'nin erkek hali.
Ve ilk defa kahramanın kendi kendini anlattığı bir Reşat Nuri romanı okudum.
Uzundu, yavaştı ama etkilendim, sevdim.



163,167

Çocuğumu özledim...

yeni bir ayakkabı alırsın. 34. kutuyu da koyarsın odana diğer 33 ünün yanına.
iyi gelmez.
evcil hayvan alırsın. ama grip olursun, yanına yaklaşamazsın.
iyi gelmez.
saçlarını değiştirirsin. artık değiştirilecek birşey kalmamıştır gerçi, herşeyi denedikten sonra.
iyi gelmez.
sadece o iyi gelir. gelir ve sana sarılır. anlar birşeylerin ters olduğunu. yanağına bir öpücük kondurur.
ama ya o da uzaktaysa artık?

aklında iki resim vardır.

sen ağlarken pijamalarıyla kucağına oturur.
- yeçisim yooldu sana?
uykusundan alıkonmuştur, sütünü içmiş dişlerini fırçalamıştır. annesi yatırıp üzerini örtmüştür. ama kalkar yatağından, gelir sana. çünkü anlar birşeylerin ters olduğunu.
yanağına bir öpücük kondurur.
iyi gelir.

annenin kocaman yatağında sağa sola dönerken gelir ya da.
- o zaman ben burada oynayayım sen uyu istersen yeçisim
karanlığı sevmez, karanlıktan korkar. ama o karanlık odada yanına yatar. yastığına koyar kafasını, çünkü anlar birşeylerin ters olduğunu.
yanağına bir öpücük kondurur.
iyi gelir.

çünkü o bağımsıztır. saftır. elastiktir. uyum sağlar.
seni sorgulamaz.
akıl vermez.
sadece sever.
o anda ihtiyacın olan tam da budur. sadece odur.
sağa da dönsen sola da dönsen yanında olduğunu bilirsin.
seni anlamayacaktır belki ama bu önemli değildir.
o anda seni hiç kimse anlayamayacaktır zaten.
ihtiyacın olan tek şey yanağına kondurulacak bir öpücüktür, birinin her zaman yanında olduğunu hissetmektir.
o zaman ıslak gözlerinle gülersin.
o da güler.

aranızdaki fark budur işte.
o takla atarken kafasının üzerinde durur.
canı acımaz.
aynı hareketi sen yap.
boynunu kırarsın.

167, 135