167 |
Günlük, ajanda notları, hatta kitaplardan alıntı cümleler… Yazarken “Bunu biri okursa?” diye geçiyor mu içinizden? Ailem, erkek arkadaşım, arkadaşlarım ya da hiç tanımadığım biri. Bunu okusa ne düşünür, ne hisseder? Ya da ben öldükten sonra bulunsa ne olur bu defterlere? Okuyan neler hisseder?
Sık sık gelir bunlar benim aklıma. Yazdığı ufacık bir parçadan yola çıkıp bir insana dair tahminlerde bulunmak, hayaller kurmak bana çok ilgi çekici geliyor. Belki biraz da bu yüzden sahaflardaki fotoğraflara, yazılı kartpostallara, kitaplar içindeki notlara biraz çekinerek ama oldukça fazla bir merakla yaklaşıyorum. Özellikle annemden, teyzemden kalan kitapların içinde notlara rastlamak. Paha biçilemez.
Bu hislerim nedeniyle, bana göre dünyadaki en şanslı insanlardan biri biyografi yazarı Alexander Masters . 2001 yılında iki arkadaşı bir binanın çöp konteynerinde 148 tane el yazısı ile yazılmış defter bulmuş. Birine ait günlükler. “Ben” diye başlayan, içinde isim geçmeyen yazılar.
Alexander Masters defterleri okumaya başladığında yazarı ile ilgili hiçbir şey bilmiyormuş. Çoğu yazıda tarih de yok. Yazan kişi kadın mı, erkek mi? Kaç yaşlarında? Gündelik yaşantının izlerinden ipuçları ile büyük resmi çizmeye çalışmış. Önce yazan kişinin kadın olduğunu anlamış. Sonra ne iş yaptığına dair tahminler yürütmüş. Sonra defterlerin birinde ismini yakalamış: Laura.
Andrew Masters günlüklerin yazarı ile ilgili bölük pörçük bilgileri toplarken, aslında en başında yapması gereken şeye kız arkadaşının tavsiyesi ile başlamış: Günlükleri kronolojik sıraya koymak. Tarih olmayan defterleri okuyup bu sefer tarih ile ilgili bir ipucu aramış; ünlü birinin ölümü mesela. Laura tanınmış birinin cenazesinden mi bahsetmiş? İsmi Googlela, ölüm tarihine bak, defterin ait olduğu yılı buldun.
Defterleri tarih sırasına dizmek Andrew Masters’ın olayları daha iyi anlamasına yardımcı olmuş. Bir de çok önemli bir detayı ortaya çıkarmış: Laura’nın hala yaşadığını.
Hikayenin sonu rahatlatıcı; Andrew Masters şimdi 70’lerinde olan Laura’yı buluyor ve tüm günlüklerden bir kitap yazıyor: A Life Discarded: 148 Diaries Found in a Skip.
Laura, basılan biyografisine bakarken |
“Hope my diaries aren’t blown up before people can read them – they have immortal value.”
Benim de benzer bir dileğim var. Tüm o defterlerim yok olmaz umarım, tek bir kişi bile olsa biri yıllar sonra açıp okur. Ve ben o sırada yaşamıyor da olsam bu sahneyi görebiliyor olurum.
Hikayenin Andrew Masters’ın anlattığı çok daha güzel versiyonu için mutlaka göz atın:
http://www.theguardian.com/books/2016/apr/30/diary-somebody-148-lost-notebooks-life-discarded-alexander-masters
Yazı çok güzel olmuş ellerine sağlık. Bazen ben de düşünürüm öldükten sonra yazdıklarım çizdiklerim okunursa diye. Ama birisi okuyacak diye öyle mi yazsam böyle mi yazsam diye de yazmam. Canım o an ne istiyorsa onu yazar çizerim.
YanıtlaSil:) çok teşekkürler.
SilBen bazen yazarken düşünüyorum ve bunun beni engellediğini hissediyorum. Biri okur diye değil de o sıralar kızgın olduğum bir şeyden bahsediyorum mesela, aylar sonra dönüp baktığımda o durumu hatırlamak istemiyorum ya da o an kızgınlıkla harcadığım o kişiye haksızlık yaptığımı düşüneceğim için yazarken biraz daha sakin durmaya çalışıyorum.
Aslında o an neyse o sonuçta, onu yazmak gerek :)
Ben hiç beceremedim şu günlük tutmayı. Helal olsun valla 148 defter günlük.. Kim bilir ne yaşanmışlıklar var içinde. Günlük tutamasam da sanırım bende sesim bir yerlere ulaşsın diye yazıyorum blogu. Ellerine sağlık, güzel bir yazı olmuş. ^^ Ah bu arada blogumda senin için küçük bir sürpriz olabilir. Uğrarsan sevinirim. ^^ Sevgiyle kal..
YanıtlaSilBen de bu şekilde günlük tutmayı pek beceremiyorum :). Sıkılıyorum uzun uzun yazarken, bir de sonradan okumak hiç hoşuma gitmiyor genelde :/.
SilTeşekkür ederim.
Aaa baktım şimdi, çok teşekkür ederim çok mutlu oldum :)).
geçen gün ilk okulda yazdığım ilk günlüğümü buldum ve yazdığım günkü hislerim geldi aklıma hatırlayıverdim çok değişik bir histi, birileri görse okusa ne olur diye düşünmüyorum çünkü gerçekten yaşamış olduğum duygular veya düşünceler.. hele de ben öldükten sonra ohooo hiç önemli değil :))))
YanıtlaSilAh ben ilk ya da ortaokuldaki günlüğümü atmıştım :D.
SilLisedeydim sanırım, bir gün açıp okumaya başlamıştım baktım çok saçma çöpe atmıştım :)).
Eskiden günlük tutardım simdi de blog;))) bazen birileri okusun diye yazıyorum itiraf ediyorum:)))
YanıtlaSilBirileriyle paylaşmak güzel. Instagram ve bloggerdan sonra fark ettim ki, kendin gibi insanlarla karşılaşmak da çok güzel :)).
SilGünlük yazmak bile paylaşmak için zaten, gelecekteki kendimizle bugüne dair bişeyler paylaşmaya çalışıyoruz işte.