23 Mart 2016 Çarşamba

Günlük gibi, ama değil

Yazıp yazıp eklemeyenlerde bu hafta. 25 Şubatta, 15 Şubat haftasına dair bir şeyler yazmıştım, bugün 23 Martta ekleyebiliyorum.



Yapmak istediklerime yetişemiyorum sanki. Yetişebildiklerim de yetmiyor, bir işe yaramıyor. Hep bir yetememe hissi, yorgunluk, “Neden olmuyor?” endişesi.

Geçen hafta çok yorucuydu. Dışarıda epey vakit geçirdim, eğlenceliydi ama ofisteki yoğunluğun üzerine eklenince Cuma günü artık mantıklı konuşamayacak kadar yorgun bir halde buldum kendimi.  Hafta sonu ise planladığımın aksine uyumak ile geçti tabii ki.

Defter doldurma, hediye paketleme gibi evsel faaliyetlerimi de hafta sonuna ertelemiştim. Hiçbirini yapmadım tabi ki, al sana bir yetememe konusu daha. Sanki koca hafta sonu boşa geçmiş gibi hissediyorum.

Günlerin 48 saat olmasını dilemiyorum, daha az uyuyup daha zinde uyanmak mümkün olsa yeter bana. Gerçekler acı tabi, sabah altıda kalktıktan sonra uyku/yorgunluk ilişkisi büyük problem.

Elimdeki ile yetinmeye odaklandığımda hareketli ve güzel bir hafta olduğunu görebiliyorum ama.
Liseden beri tanıdığım arkadaşlarımla – biri 2,5 yaşındaki çocuğu ile Amerika’dan geldi – başladı. Eski arkadaşlarla görüşmenin en güzel yanı, tüm değişikliklere rağmen tanıdık şeylerin hala olması. Aynı mutfakta oturup yine saatlerce sohbet ettik. Konular biraz farklıydı sadece; evlilik, çocuk, akrabalar, iş, ofis. Bir de çektiğimiz fotoğraflar. Hala genç göstersek de yüzümüzdeki toyluk artık pek kalmadı tabi ki :).

Ertesi gün erkek arkadaşımla The Danish Girl’e gittik. Bu seneki Oscar maratonu beni umduğumdan daha fazla ağlattı. The Danish Girl’deki kapana kısılmışlık çok etkiledi beni.

Çarşamba ise ofisteki arkadaşlarımla dedikodu dolu bir gün oldu. Amacımız Godiva’ya gidip çikolata yemekti, ama konu konuyu açtı tabii ki ve “bir kahve içip” kalkamadık.

Sinemia kartım var ya, ertesi gün de sinema günüydü. Ağbimle Deadpool’u 4DX’te izlemek için yola çıktık, bilet bulamayınca Kötü Kedi Şerafettin’e girdik. İlk ya da ortaokuldayken okurdum Şero’yu. Ağbim L-Manyak alırdı, ben de karıştırırdım. Sonra kendi hür irademle almaya başlamıştım. Film de bu yüzden biraz nostaljikti benim için. Eskiden tanıdığım karakterleri yeni bir durumda görmek ilginçti. Çizimler ve animasyon da beklediğimden çok daha güzel olunca harika vakit geçirdim.

Filmden çıkarken da Güven Kıraç’a bir kez daha hayran kaldım. Oynadığı her yan rolü başrolden daha önemli bir yere taşıyan bir oyuncu. Seslendirdiği fare de öyleydi. Kötü Kedi Şerafettin’i terk edip kendi filmi olabilecek bir karakter haline gelmiş Güven Kıraç’ın sesiyle.

Cuma günü ise tabii ki sinema günüydü :). Oscar töreninden önce Room’u izlemeyi çok istiyorduk, vizyona gireceği için de internetten izlemedik. Güya vizyona girdi ama Cinemaximum sağolsun Osman Pazarlama’yı bir sinemanın hemen hemen bütün salonlarında oynattığı için Room’a pek yer kalmamış. Her zaman gittiğimiz Marmara Forum Cinemaximum’da oynamıyordu mesela, biz de Aqua Florya’ya gittik. Benim için alışılmışın dışında bir gün oldu, farklı bir sinema gördüm, Carefour yerine Macro’dan alışveriş yaptım :).

Film yüzünden de baya bir hırpalandım. The Danish Girl ile başlayan ağlama seansım Room ile devam etti, hem de bu sefer oldukça gerildim de. “Başlarına ne gelecek acaba?” merakı normal bir gerilim filminden bile daha çok bozdu sinirimi.

Sinemadan çıkınca da erkek arkadaşımla çok sevdiğimiz Çorlulu Ali Paşa Medresesine Erenler Nargile’ye gittik ve tüm filmlerden konuşup sohbet ederken son enerjimi de tükettim.

Hafta sonu ise uyumak ve tembellikle geçti. Gerçi cumartesi günü tatil rezervasyonu yaptırdık. Annem ve arkadaşları ile 19 Mayıs’ta Amsterdam’a gideceğiz. Bir de yaz tatili planı yapmak için yola çıktık, bakalım onu da bu hafta kesinleştiririz çünkü turcu teyze “29 Şubat’a kadar rezervasyon yaptırırsanız indirimden faydalanırsınız.” diyince annemler pek bir heyecanlandı :).

167

Tatil planı benim için çok iyi oldu. Nerelere gideceğiz, neler yiyeceğiz, neler alacağım hepsi ile ilgili çalışırım mayısa kadar. Öncelikle de hangi defterimi tatil için kullanacağım ona karar vermem gerek :). Bir tane gitmeden yapacağım planlar ve orada tutacağım “canlı” notlar bir defter seçeceğim, küçük ve hafif olmalı. Bir de döndükten sonra fotoğraflar ve ıvır zıvır yapıştırarak dolduracağım biraz daha büyükçe bir defter. Bunun için aklımda Accessorize’dan aldığım çiçekli defter var ama çizgili olduğu için onun sayfalarını pek sevmiyorum, o yüzden kesin kararımı veremedim. O zamana kadar yeni bir defter almış olurum diyeceğim ama bu sıralar hiçbir şey almadan tatilin taksitleri ve orada harcayacağım miktar için para biriktireceğim diye kendi kendime söz verdim.
Bakalım hayırlısı.

23 Mart notu: Yaz tatilini rezervasyonunu da 29 Şubat indirimini kaçırmadan yaptırdık tabi ki :).


0 yorum:

Yorum Gönder