23 Temmuz 2015 Perşembe

Bir Tatil Aktivitesi Olarak Kitap Okumak


Benim için kötü tatil yok sanırım, olması da çok zor, Allah korusun başıma bir iş gelmesi gerek anca. Evde bile otursam tatil tatildir, sabah istediğim saatte kalkmak, uzun uzun kahvaltı etmek, aylak aylak televizyona bakmak, türk filmi izlemek bile mutlu ediyor beni.

Tatile gittiğimde de benzer beklentilerim var aslında. Denize gireyim, kitabımı okuyayım, karnım doysun, konforum bozulmasın yeter benim için. Bu sene tüm bu isteklerimi karşıladığım bir tatil yaptım, programım sabah uyanıp denize girmek ile başlıyordu. Sonra çatlayana kadar kahvaltı, sonra midem biraz yatışana kadar kitap okuma, sonrasında da yüzme- güneşlenirken kitap okuma ile akşama kadar devam eden süreç, duş-akşam yemeği ve yatana kadar Esrarengiz Bahçe boyama ile son buluyordu :).

Okuduğum kitaplardan ayrı ayrı daha detaylı bahsedeceğim, ama öncesinde neler okuduğumu toparlamak istedim.

163


Tatile çıkmadan önce Haruki Murakami’nin Renksiz Tsukuru Tazaki’nin Hac Yılları kitabına başlamıştım. İlk gün onu bitirdim ve William Golding – Sineklerin Tanrısı’na başladım. Issız bir mercan adasına düşmüş çocukların hikâyesi tatil için harika bir seçim oldu. Kitap bir distopya hikayesi ve beni şaşırtan biçimde simgesel bir anlatım içeriyordu, bu nedenle tatilimin favorisi oldu.





Sineklerin Tanrısı’nın üzerimde bıraktığı şaşkınlıkla karışan hoşnutluğu sindirmeden Handan’a başladım. Handan’dan beklentim çok fazlaydı, en sevdiğim romanlardan Halide Edib Adıvar’ın Handan’ının ismini almış, Handan’a ve Gezi’ye dair bir kitap olduğunu biliyordum çünkü. Büyük hayal kırıklığına uğradım ne yazık ki :). Tatilde olmamın avantajıyla bitsin diye hızlıca okudum ama zaten çok kolay okunan ve sıkmayan bir kitaptı.






Son gün ise Emrah Serbes’in ilk Behzat Ç. Kitabı Her Temas İz Bırakır’a başladım. Daha ilk bölümü ile diziden farklı olduğunu gösterince, heyecan ve ilgiyle okudum. İstanbul ve ofis hayatıma döndüğüm günlerde bile elimden düşüremedim kitabı. Ertesi sabah altıda uyanacağımı hiç düşünmeden bir gece bir buçukta bitirdim ve başucuma koyup rahatça uyuyabildim :). Diziyi izlemeden okumuş olsaydım yine çok severdim, hikâyeyi polisiye olarak çok başarılı buldum çünkü. Ama diziyi izlememiş olsaydım elimden düşüremeyecek kadar bağlanır mıydım orasını bilemiyorum.



Art arda bitirdiğim kitaplar ile başladığım seri bayram tatilinde biraz hız kesti. Aslında yeni bir kitaba başlamayı düşünmüyordum. Takip ettiğim dergiler birikmişti, onları okur arada da Stephen Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi’ne vakit ayırırım diye düşünüyordum. Ancak dayanamadım ve Mine Söğüt’ün Beş Sevim Apartmanı’na başladım. İnce olmasına rağmen çok hızlı okuyamadım. Sıkıcı olduğu veya ağır bir dili olduğu için değil, çok yalın ama az kelime ile çok şey anlatıyor. Bu nedenle biraz daha sakin biçimde devam ettim kitaba ve bayramın ikinci günü bitirdim.

169
163


Beş Sevim Apartmanı’nı bitirdikten sonra da yeni kitaba başlamamaya, dergileri okumaya karar verdim ama yine dayanamayıp Necib Mahfuz/Aşk Zamanı’na başladım. Duraklamadan arka arkaya kitap bitirdiğim dönem devam ediyor, umarım bir süre daha böyle gider, kitaplıkta okumamı bekleyen çok kitap var :).




0 yorum:

Yorum Gönder